Demir çelik işçisi sendikayı zorlasa da örgütlü davranamıyor
İzmir’de demir çelik fabrikalarındaki işçiler, sendikanın sözleşme sürecindeki eksikliğine tepkili.
İzmir’de demir çelik fabrikalarında MESS’in açıklamasından sonra başlayan, işçilerin her zamankinden yüksek tepkisi Türk Metal Sendikasını da hızlı refleks göstermeye zorladı. Daha önceleri “Onlar (MESS-Türk Metal) zaten anlaşmıştır, ortada bir rakamda buluşurlar” diyen işçiler bile bu işin o kadar kolay olmayacağını görmeye başladı. Başını “600 TL zam sözü var, alamazsa isyan çıkar, herkes istifa etmeye hazır” diyenlerin çektiği birleşme ve mücadele etme tutumu fabrikalarda kendini gösterdi. Bir yandan sendikacıları daha etkili eylemler yapmaya zorlarken, diğer yandan sendikanın aldığı kararları en etkili şekilde hayata geçirmede rol üstlendiler.
Demir çelik fabrikalarında işçiler, Aliağa’da Türk Metal İzmir Şubeye bağlı temsilcilik olarak örgütlüler. Ancak şube başkanı ve yöneticiler henüz bu bölgeye ilgi göstermiş değil. Süreci temsilcilerle yürütüyorlar. İşçiler bunu yeterli görmüyor, patronların temsilcileri ciddiye almayacağını düşünüyor. Demir çelik işçileri kendi deyimleriyle “üvey evlat muamelesi” görüyor.
TEMSİLCİLERİN AYAKLARI TİTRİYOR
HABAŞ’ta işçiler, taşeronda çalışanlar da dahil, ilk başlarda daha hızlı ve aktifken, özellikle üretimin aksamasından sonra idarecilerin baskısı etkili olmaya başladı. İşçiler sendikayı üzerlerindeki baskıya karşı durmada yetersiz kaldığı yönünde eleştiriyor. Temsilciler müdürlerin karşısına çıkarken, işçilerin deyimiyle adeta ayakları titriyor.
İşçilerde her ne kadar daha etkili eylemler yapma, daha sert ve gerçekçi açıklamalar duyma isteği olsa da ve sendikayı bu yönde zorlamaya çalışsalar da, henüz örgütlü davranamıyor. İlk başlarda umutla baktıkları bölüm sözcüleri de işçiler için hayal kırıklığı oldu. Zaten sendika tarafından belirlenen sözcüler, işçilerin taleplerini sendikaya iletmekten ve baskı kurmaktan ziyade, sendikanın kararlarını işçilere ileten, kontrolü sağlamaya çalışan ve en azından şimdiye kadar bunu başarabilen bir işlev gördü. Buna karşın bölümlerde ileri çıkan işçilerin çabası, umutsuzluğa kapılanların tekrar kazanılmasını ve birlikte hareket edilmesini sağlıyor. HABAŞ’ta kimi zaman haddehane ya da çelikhanede sert tartışmalar yaşandığını aktaran bir işçi, “Bu sözleşme bizim elimizin kuvvetli olduğu bir zamana denk geldi. Ücretlerimiz çok kötü ve üretim rekorları kırıyoruz. Bunları anlatıyoruz, konuşuyoruz. Kimi arkadaşlar fazla mesai yapmamanın ücretini düşüreceğini, sıkıntıya gireceğini ya da sendikanın zaten güvenilmez olduğunu çabalamanın yersiz olduğunu söylediği zamanlar oluyor, ama çoğunluğunu mücadele etmeliyiz diyerek ikna ediyoruz” diyor.
GENÇ İŞÇİLER TEDİRGİN
İDÇ’de çalışan bir genç işçi, “Biz müdürlerle karşı karşıya gelmemeliyiz. Bu sendika ile MESS arasında değil mi? Biz niye müdüre karşı duralım ki?” diye soruyor. Konuştukça işyerinde uzun vadede fişlenmekten, işten atılma riskinden ve sendikacıların işçiyi müdürlerle baş başa bırakmasından endişe duyduğu ortaya çıkıyor. Ciddi bir sendikal eğitime ihtiyacı olan bu kesim genelde gelişmeleri kenardan izliyor. “İdarecilerin yaklaşımı genelde olumlu, onlarla zıtlaşmanın bize bir getirisi olacağını sanmıyorum” diyen bir başka işçi ise şöyle konuşuyor: “Şefler iyi davranıyor, aslında MESS olmasa işyerinin bu zammı vereceğini, fakat sözleşmeyi MESS yaptığı için veremediğini söylüyorlar.” Bir başka işçi ise “Demir çelikler MESS’ten ayrılacakmış. Koç grubu istemiyormuş bu zammı, onlar arasında da bölünme olacak diye düşünüyorum” diyor ve fabrikanın genelinde neler olduğuyla ilgili bilgi verilmediğini söylüyor.
FAZLA MESAİ EYLEMİNİN ETKİSİ KIRILSA DA ÜRETİM AKSADI
İDÇ’de mesaiye kalmama eyleminin HABAŞ’taki gibi üretimi etkilediğini belirten bakım grubu işçileri, müdürlerin buna karşı nasıl önlem aldığını anlatıyor: “Bakımcıları vardiyalı yaptılar. Önceden sürekli gündüze gelirdik ve her hangi bir sorun olması durumunda telefonla evden alınarak fabrikaya gelir müdahale ederdik. Şimdi vardiyalı çalışmaya geçirdiler ve sürekli çalışma halindeyiz.” Bu duruma karşı çıkan olmamış. Fabrikanın çalışmaya devam ettiğini ama üretimde azalma olduğunu söyleyen işçiler, “Bölüme göre değişen bu durum için en önemli yer çelikhane, zira üretim oradan başlıyor. Çıkan mal miktarında düşüş gözlense de çelikhane bölümü işçileri bu durumu biraz da son dönemde çıkan ürünün bozukluğuna bağlıyor. Bunun sebebi de hem işçiye fazla yüklenme hem de hurdanın kalitesi olabilir” diyor.
DEĞİŞEN ÇALIŞMA DÜZENİ KALICI OLUR MU?
Fazla mesaiye kalmama eylemi nedeniyle, hemen her fabrikada çalışma düzeninde değişiklilere gidilmiş durumda. Gerek vardiya düzeninin aynı sayıda işçi ile ‘değiştirici vardiya’ (4’lü vardiya/kayan vardiya) olarak düzenlenmesi (ki bu her bölümde belli sayıda işçinin sırayla haftada 7 gün çalışmasına sebep oluyor), bakımcıların vardiyalı çalıştırılması, formenlerin üretimde çalışmaya başlaması gibi fabrikadan fabrikaya göre değişen kuralsız çalışma biçimleri hayata geçiriliyor. Bu uygulamalara itirazın önündeki en büyük engel de yine sendikacılar; sürekli “İşverenin buna hakkı var” diyorlar. Oysa sözleşmenin temel ve hayati önemdeki maddelerinden biri esnek çalışmayı kabul etmemek, diğeri de hafta tatili uygulaması. Şimdilik bu yaşananlar sözleşmenin bu maddelerinin patronun istediği gibi geçtiğini gösteriyor. İşçiler ise şimdilik bu uygulamaların mesaiye kalmama eyleminden dolayı yapıldığını düşünüyor, ta ki artık bu şekilde, yani fazla mesaisiz çalışacağı ilan edilene kadar.