ÖZEL GÜVENLİK GÖREVLİLERİ’NİN YETKİ VE SORUMLULUKLARI

Özel güvenlik hizmetleri çerçevesinde alınan her türlü güvenlik tedbirinin birinci hedefi suç girişimlerine karşılık caydırıcılık sağlamaktır. Caydırıcılığın sağlanamaması halinde meydana gelen olaylara, yasalarda özel güvenlik görevlilerine tanınan yetkiler ve yükümlülükler…

Özel Güvenlik İşçi Hakları

Yasal yetkilerle ilgili mevzuat listesi;

5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun 6136 sayılı Ateşli Silahlar Ve Bıçaklar Kanunu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği 5188  kanunun uygulanmasına ilişkin 07.10.2004 tarihli yönetmelik

Özel güvenlik görevlilerinin temel görevi

Özel güvenlik görevlilerinin sınırları, mevcut yasal düzenlemelerde açıkça belirtilmemiş olsa dahi, mevzuatın tamamı dikkate alındığında şu şekilde belirlenebilir

ÖGG’leri, şirket yetkili temsilcileri tarafından Valiliklere yapılan resmî bildirimlere istinaden alınan Özel Güvenlik İzninde adres olarak belirtilen, görev alanı veya güzergahı dahilinde şirket varlıklarına yönelik suç işlenmesini engelleyecek tedbirleri hukuka uygun usullerle alabilirler.

Suç işlendiğinde kendisine tanınan yetkiler çerçevesinde olaya müdahale eder ve süratle genel kolluk kuvvetini suç mahalline davet eder.

Genel kolluk kuvveti olay yerine gelene kadar, soruşturmanın uygun şekilde yürütülmesini sağlayacak bilgi, belge, doküman ve tanıkları  muhafaza eder, genel kolluğun olaya el koymasından itibaren genel kolluğun talebi halinde araştırma ve delil toplama  faaliyetine yardımcı olur.

Özel güvenlik görevlilerinin yetki sınırları;

Özel güvenlik görevlileri, kendisine verilen yetkileri; özel güvenlik görevlisi kimlik kartını herkes tarafından görülebilecek şekilde taşımak şartıyla, üniformalı olarak, görevli oldukları süre içerisinde ve görevli oldukları alanlarda kullanabilirler.

Güvenlik görevlileri, özel güvenlik izin belgesinde belirtilen adres ve nakit taşıma güzergahı dışında yetkili değildir.

Özel güvenlik görevlileri kendilerine görev sırasında kullanılmak üzere şirket tarafından verilen ve genel kolluk tarafından ruhsat düzenlenmiş olan silahlarını, ancak görev alanı içerisinde taşırlar. Gerekli izinler alınmadan şirket envanterindeki silahın görev alanı dışına çıkarılması 6136 sayılı kanun kapsamında kanuni takibata uğrarlar.

Güvenlik görevlilerinin hukuki statüleri

5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanununun 23 üncü maddesine göre, “Özel güvenlik görevlileri Türk Ceza Kanununun uygulanmasında memur sayılır. Bunlara karşı görevleri sebebiyle suç işleyenler Devlet Memurları aleyhine suç işlemiş gibi cezalandırılır” hükmü bulunmaktadır.

Özel güvenlik görevlileri, görevlerini yaparlarken genel kolluk kuvvetlerine tanınan bir kısım yetkileri de kullandıklarından, kendilerine karşı mukavemet, hakaret, tehdit, saldırı gibi suçlarla karşılaşmaları her zaman mümkündür. Bu nedenle özel güvenlik görevlilerinin görevli oldukları sürelerde hukuken korunmaları maksadıyla kendilerine karşı işlenilen suçlar bakımından memur sayılmaları kabul edilmiştir. Bu kapsamda, görevlerini ifa ederken veya görevli olmasalar bile icra ettikleri görevden dolayı kendilerine karşı suç işlenilmesi halinde, faillerin memurlara karşı işlenen suçlardan yargılanmaları gerekir.

Özel güvenlik görevlileri, güvenlik hizmetlerini yürütürken kolluk memurlarıyla ilişkilendirilen suçları (işkence, kötü muamele, vb.) işlemeleri halinde ise, memurlar gibi ceza alırlar. Ancak, memurların yargılanması için gerekli süreçler uygulanmadan (mülki amirin izninin alınması vb) genel hükümlere göre ceza yargılaması sürecine tabi olurlar.

Güvenlik görevlilerinin yetkileri (5188/md.7’ye göre)

5188 sayılı kanunun 7’nci maddesinde güvenlik görevlilerinin yetkileri genel olarak sıralanmıştır. Güvenlik görevlileri tarafından, görev alanlarında suç işlenmesini engellemek ve görev alanlarına yönelik suç girişimlerini caydırmak maksadıyla önleme kapsamında kullanılabilecek yetkiler;

Durdurma ve kimlik sorma yetkisi;

Görev yeri girişlerinde, hizmet binalarında görevli güvenlik görevlileri binaya giriş prosedürlerine uygun olarak kişileri durdurma ve kimlik sorma yetkisini kullanabilir.

Durdurma ve kimlik sorma yetkilerinin kullanılması için ayrıca bir hakim kararına veya savcılık talimatına ihtiyaç yoktur. Ancak kişilerin, görev alanı girişinde kimlik göstermeyi kabul etmemesi halinde kişinin görev alanına girmesine izin verilmeyeceği uygun bir dille izah edilir.

Ayrıca, suç teşkil etmemesine rağmen görev alanına girmesine izin verilmeyen eşyaların emanete alınması sırasında, güvenlik görevlisi tarafından eşyanın sahibinin kimlik bilgilerinin tespit edilmesi maksadıyla kimlik sorma yetkisi kullanılır.

Bir kişinin veya aracın durdurulması kontrol için ayrılan makul süreyi aşmamalıdır. Yapılan kontrolün konusu ve sebepleri talep edilmesi halinde ilgiliye uygun şekilde açıklanır. Kontrolden sonra talep edilirse derhâl bir tutanak düzenlenir ve talep edilen kişiye imza karşılığı teslim edilir.

Arama yetkisi;

5188 sayılı kanunun güvenlik görevlilerine arama konusunda verdiği yetki; önleme araması kapsamında kişilerin detektörle, eşyaların ise x-ray cihazları ile aranması ile sınırlıdır. Güvenlik görevlileri bu çerçevede; görev alanına girmek isteyen kişileri duyarlı kapıdan geçirebilirler ve detektörle üst araması yapabilirler. Kişilerin eşyalarını X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirebilirler.

Aranan kişilerin arama yapılmasına dair hakim kararı talep etmeleri halinde kendilerine “aramanın 5188 sayılı kanunun 7. maddesine göre yapıldığı ve arama başlamadan önce aramaya rıza göstermezse binaya girmekten vazgeçmesi şartıyla arama yapılmayacağı” kendisine sözlü olarak tebliğ edilir. Aranmayı kabul etmeyen kişilerin binaya giriş yapmasına izin verilmeyebilir. .

Güvenlik görevlilerinin, arama sırasında kimlik göstermeleri gerekmez. Ancak, güvenlik görevlisi, özel güvenlik görevlisi kimlik kartını görünecek şekilde taşımak zorundadır.

Önleme amaçlı aramada tutanak düzenleme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak aramaya tabi tutulan şahsın talebi halinde tutanak düzenlenir ve bir sureti şahsa teslim edilir.

Güvenlik görevlisinin arama yetkisini kullanması, sınırları özel güvenlik izni ile belirlenmiş kendi görev alanında ve kanunlarla kendisine tanınan yetkiler çerçevesinde olmalıdır. TCK; hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilmesini ön görmektedir.

Emanete alma yetkisi;

Güvenlik görevlisi; suç teşkil etmemekle birlikte, korum alanının özelliğine göre tehlike doğurabileceği değerlendirilen  eşyayı emanete alma yetkisine sahiptir. Şirket güvenlik talimatlarında binalara sokulması yasak olduğu belirtilen eşya, sahibinin rızası ile emanet eşya teslim fişi  ile emanete alınır. Eşyanın teslim alınması sırasında iki suret teslim fişi düzenlenir, birinci suret eşya ile birlikte bulundurulur, ikinci suret eşya sahibine verilir. Eşyanın sahibine iadesi sırasında birinci suret eşya sahibine imzalatılarak Güvenlik Görevlisi tarafından muhafaza edilir.

Bu kapsamdaki eşyasını emanete bırakmak istemeyen kişilerin korunan alana girişine müsaade edilmeyebilir.

Henüz suç işlenmeden önce arama neticesi elde edilen tehlike yaratabilecek eşya tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla veya önleme amaçlı olarak emanete alınabilir.

Önleme amaçlı arama sırasında bulundurulması suç olan eşyanın veya bir suç olayında kullanıldığı anlaşılan eşyalar hakkında da emanete alma yetkisi kullanılır.

Ayrıca görev alanında  terk edilmiş ve bulunmuş eşya da emanete alınır.

Adli görevler açısından güvenlik görevlilerinin yetki ve görevleri

Cumhuriyet Savcısı, Devlet adına hazırlık soruşturma ve kovuşturmaları yapar. İhbar veya herhangi bir şekilde suçun işlendiği yönünde bir zehap doğarsa, kamu davasının açılmasının gerekli olup olmadığı yönünde araştırmalara başlar. CMK madde 161’e göre, Cumhuriyet Savcısı araştırma yaparken bütün memurlardan her türlü bilgiyi isteyebilir, tahkikatını gerek doğrudan doğruya ve gerek zabıta makam ve memurları vasıtasıyla yapabilir. Bütün adli kolluk görevlileri el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal bildirmek ve Cumhuriyet Savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.

Özel güvenlik görevlileri de özel kolluk oldukları için, adli görev bakımından Cumhuriyet Savcılarına bağlı olup, adli olaylarla ilgili emirlerini yerine getirmek zorundadırlar. Cumhuriyet Savcılarının şifahi veya yazılı talep ve emirlerini yapmayarak adli görevi suiistimal etmeleri durumunda haklarında savcılıkça doğrudan takibatta bulunulacağı kanunda belirtilmiştir.

Adli yakalama yetkisi

Yakalama; Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasıdır.

Güvenlik görevlileri,  görev alanı içinde kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi amacıyla suç unsurları tespit edildiğinde yakalama yetkisini kullanabilir.

Yakalanan kişilerden, herhangi bir suçtan arandığı veya başka suçlarla ilgisi olduğu tespit edilenler, genel kolluk kuvvetlerinin talimatı ile haklarında adli işlemler yapılmak üzere genel kolluk kuvvetlerine teslim edilinceye kadar yakalanabilirler. Şüphe üzerine yakalananların durumu açıklığa kavuştuğunda, yakalama sebeplerinin ortadan kalktığı belirlenenler kolluk kuvveti ile görüşülerek derhal serbest bırakılır.

Kişiye suçu işlerken veya fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delillerle rastlanması, suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması ihtimalinin bulunması veya hemen kimliğini belirleme imkânının bulunmaması gibi hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir.

Küçüklere veyahut beden veya akıl hastalığı yahut maluliyeti dolayısı ile kendisini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçlulara yakalama yetkisi kullanılabilir.

Yetkili merciler tarafından haklarında tutuklama veya yakalama müzekkeresi bulunan,  ceza veya tutukevinden firar eden veya kolluk tarafından suç şüphelisi olarak yakalanmış iken kaçan kişiler üzerinde yakalama yetkisi kullanılabilir.

Kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama yetkisi kullanılabilir.

Görev alanı içerisinde olay yerini ve delilleri korumak maksadıyla işlemlere başlayan güvenlik personeli bu işlemlerin yapılmasını kasten ihlal eden veya yetkisi dahilinde olarak aldığı tedbirlere aykırı davranan şahısları işlemlerin sonuçlanmasına kadar yakalayabilirler.

Özel güvenlik görevlileri, yakalamanın bütün şartları olmasına rağmen yakalamayı yaparken aşağıda belirtilen hususları daima göz önünde bulundurmalıdırlar:

Fiili işlediği zaman 11 yaşını bitirmemiş olanlar ile 15 yaşını bitirmemiş sağır ve dilsizler suç nedeni ile yakalanamaz.  Küçüklerin kimlikleri ve eylemleri mutlaka gizli tutulur. Birden fazla kişi yakalandığında varsa, küçükler yetişkinlerden ayrı tutulur. Yakalanan kişinin ilk olarak kimlik tespiti ve kaba üst araması yapılır,  kendisine veya başkalarına zarar verebilecek silah gibi unsurlardan arındırılması sağlanır ve bu işlemlerin yapıldığına dair tutanak düzenlenir. Yakalama sırasında suçun iz, emare, eser ve delillerinin yok edilmesini veya bozulmasını önleyecek tedbirler alınır. Yakalama işlemi bir tutanakla tespit edilir. Yakalanan kişiler derhal suç delilleriyle birlikte en kısa sürede genel kolluk görevlilerine tutanakla teslim edilmelidir. Olaya müdahale eden ve yakalamayı yapan özel güvenlik görevlisinin tanık sıfatıyla ifadesinin genel kollukça veya savcılıkça alınması mümkündür. Her türlü tutanağın bir sureti mutlaka ilgili kişiye verilir.

Kelepçe Takılması: Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde her türlü tedbir alınabilir. Yakalanan kişinin kaçma ihtimali yoksa, direnen veya saldırgan kişiliği de yoksa kelepçe takılmamalıdır.18 yaşından küçüklere hiçbir surette kelepçe takılamaz, kendisine veya çevresine zarar verme ihtimali varsa gerekli güvenlik tedbirleri alınır.

Yakalamada zor kullanma: Bir kişinin zor kullanılarak yakalanması, davet etmenin zor şeklidir. Zorla getirme, kişi özgürlüğü ile ilgili bir işlem olup, bazı kurallara bağlanmıştır. Bu kurallar:

Zor kullanılması kaçınılmaz olmalıdır. Zor kullanılırken insan onuru zedelenmemelidir. Orantılılık kuralı ihlal edilmemelidir. Toplumda gelenek ve görenekler göz ardı edilmemelidir. Yapılması gereken işlemler derhal yapılmalı, gereksiz gecikmelere yer verilmemelidir.

Yetkilerin kullanılması sırasında kişilere kötü muamelede bulunması kanunen yasaklanmış davranışlar  arasında olup, güvenlik görevlisinin ceza davasına uğraması  söz konusudur.

Güvenlik görevlilerinin yakalama yetkilerini kullanmasında görev alanı açısından esas alınacak kriter; yakalamaya konu olan olayın şirket sınırları içerisinde veya insani nedenlerle müdahil olmayı gerekli kılacak kadar yakın mesafede gerçekleşmiş olmasıdır.

Adlî arama yetkisi

Adlî arama, bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında yapılan araştırma işlemidir.

Adli arama için hakim kararı veya savcının talimatı olmalıdır ve arama işlemi genel kolluk kuvveti tarafından yapılır. Adlî arama yapılması için kişilerin rıza göstermesi de yeterli değildir.

Adli arama sırasında tutanak tutulması zorunludur. Bu tutanakların hakim denetimi açısından mutlaka hakime gönderilmesi gerekmektedir.

Emanete Alma Yetkisi

Güvenlik görevlisi; aramalar sırasında suç teşkil eden, suç aleti olduğuna dair kesin emareler bulunan veya bir suç olayında delil olabilecek eşyayı, genel kolluk kuvvetlerine derhal bildirmek şartıyla, tutanakla tespit ederek emanete alma yetkisine sahiptir.

Ayrıca görev alanında  terk edilmiş eşyaların suç eşyası olması durumunda aynı tutanak düzenlenerek genel kolluk kuvvetine bildirilir.

El koyma yetkisi:

El koyma; bir eşya üzerinde kişinin tasarruf yetkisinin rızası dışında elinden alınmasıdır. Eğer şahıs rızası ile, kendiliğinden, zorunluluk dışında eşyayı veriyorsa, el koymadan söz edilmez. El koymaya normal olarak hakim karar verebilir. Ancak gecikmesinde sakınca görülen hallerde Cumhuriyet savcıları ve bunların yardımcısı sıfatıyla kolluk memurları el koyma işlemini yapabilirler.

Adli amaçlı el koyma; bir malın geçici olarak Devletçe muhafaza altında tutulması demektir. Özel güvenlik görevlilerinin görevleri sırasında arama ve el koyma sayılan durumlar için genel kolluk birimleriyle işbirliği içinde olmaları ve yaptıkları iş ve işlemleri derhal genel kolluk birimlerine bildirmeleri gerekmektedir. Bunun dışında, güvenlik görevlilerinin adli amaçlı el koyma yetkisi bulunmamaktadır.

Güvenlik görevlilerinin zor kullanma yetkisi

Güvenlik görevlileri, görevlerini ifa ederken durum gerektirdiğinde zor kullanma  yetkisine sahiptirler. Ancak, 5188 sayılı kanun güvenlik görevlilerinin zor kullanma yetkilerini belirli şartlara bağlamış ve bu şartlar 7(k) maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede Türk Medeni Kanunun 981.maddesine, Borçlar Kanunun 52. maddesine, Türk Ceza Kanunun 49. maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerine atıf yapılarak genel kurallar çerçevesinde zor kullanma yetkisi tanınmıştır. Gönderme yapılan diğer kanunlardaki esaslara göre zor kullanma yetkileri aşağıdaki maddelerde belirtilmiştir.

Medeni Kanunun 981. maddesi;

Zilyedin sahip olduğu haklardan bahsedilmektedir. Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur. 5188 sayılı kanunun Medeni kanunun bu maddesine yaptığı göndermeden hareketle, Güvenlik Görevlisi korumakla yükümlü olduğu mekanın ve içindeki malzemenin kurum adına zilyedi durumundadır.

Güvenlik personeli, görevli olduğu alanlar üzerinde zilyet olarak her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir. Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi; taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak zilyet, durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.

Borçlar Kanunun 52. maddesi;

Genel kolluk birimlerinin zamanında müdahale edemeyeceği olaylarda, kendisini veya başkalarını zarardan veya yakın bir tehlikeden korumak için başka bir çare bulunmadığı durumlarda meşru müdafaa kapsamında zor kullanılabilir.

Bu madde, medeni kanundaki zilyetlik kavramı ile beraber değerlendirildiğinde özel güvenlik görevlisi, meşru müdafaa, ıztırar ve kendi hakkını koruma durumunun söz konusu olduğu hallerde meşru müdafaa yetkilerini kullanabilir.

Meşru müdafaa, sadece kendi bedenine veya malına gelebilecek saldırılara karşı yapılacak mukavemeti değil, özel güvenlik personelinin korumak ve kollamak yükümlülüğünde olduğu görev alanı içerisindeki mallara ve canlara yönelebilecek tehlikelere karşı mukavemeti de kapsamaktadır.

Yeni Türk Ceza Kanunun 24 ve 25. maddeleri;  meşru müdafaa kavramına “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o andaki hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez” şeklinde yaptığı tanımla açıklık getirmiştir.

Bu maddelerin incelenmesinden güvenlik görevlisinin meşru müdafaa kapsamında zor kullanması için bazı şartların mevcut olması gerektiği görülmektedir.

Zor kullanma, direnme ve saldırının mahiyetine ve derecesine göre etkisiz hale getirilecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanma yetkilerini ifade eder. Zor kullanmanın maksadı; suçlunun cezalandırılması değil, masum kişilerin suçtan zarar görmesinin engellenmesidir.

Meşru Müdafaa (Nefs-i Müdafaa, Yasal Savunma)

Meşru müdafaa; öncelikle güvenlik görevlisinin kendisinin veya korumakla yükümlü olduğu kişilerin mevcut haklarını hedef alması halinde başvurulacak bir haktır.

Bu hakkın kullanılması için, güvenlik görevlisinin kendisine veya korumakla yükümlü  olduğu özel ve tüzel kişiliklerin herhangi bir hakkına yönelik bir saldırının;

Başlamış olması, Müdahale edilmezse veya  erken davranılmazsa kişilerin hayatlarını tehlikeye atacak kadar kısa süre sonra başlayacak olması, Kısa bir süre önce bitmiş olmasına rağmen tekrar başlamasının muhakkak olması  gerekmektedir

Ancak, malvarlığı haklarına yönelen bir saldırıdan kurtulmak için yapılan savunmanın, saldırganın ihlal edilen hakkından ağır olmaması zorunludur. Prensip olarak, şirketin mal varlıklarına yönelik yapılan saldırıların savuşturulmasında, güvenlik görevlilerince saldırganın canına kastedecek bir savunma biçiminin tercih edilmemesi gerekir.

Savunma eyleminin meşru müdafaa sayılabilmesi için saldırıdan başka suretle kurtulma imkânı bulunmaması gerekmektedir. Güvenlik görevlisi, korumakla yükümlü olduğu kişilerin canına kasteden bir saldırıyı savuşturmak için, öncelikle saldırganı eyleminden vazgeçirmeye yardımcı olacak diğer tedbirleri kullanmayı denemelidir. Buna imkan yoksa veya saldırganın niyetinin kesin olarak cana kastetmek olduğu anlaşılırsa, artan derecelerde zor kullanma gereğinden bahsedilebilir. Suç işleme eylemini terk etmiş olan ve/veya suç mahallinden kaçmakta olan suçluların yakalanması için hiçbir şekilde zor kullanılmaması uygundur.

Saldırının ve savunmanın sonuçları arasında makul bir oran bulunmasına dikkat edilmelidir. Bu kapsamda, saldırının uygun şekilde savuşturulamaması halinde korunması gereken kişilerin can kaybı, ağır yaralanma, kalıcı olarak sakat kalma gibi vahim sonuçlara maruz kalması kaçınılmaz ise uygun ve yeterli derecede zor kullanma yoluna gidilmelidir.

Saldırının ve savunmanın araçları arasında da makul bir denge olmasına dikkat edilmelidir. Ancak bu husus, saldırganın silahının aynısı ile karşılık vermek olarak yorumlanmayacak, güvenlik görevlisinin sahip olduğu silah ve teçhizatın saldırganın niyeti ile orantılı şekilde kullanılması esas alınacaktır.

Savunma araçlarının uygun hedefe yöneltilmesi esastır. Bu kapsamda, zor kullanılan hedef, sadece savuşturulması gereken tehdit ile sınırlı tutulmalı, “hedef gözetmeksizin ateş etmek”, “yaylım ateşi açmak”, vb. tekniklere kesinlikle başvurulmamalıdır.

Meşru müdafaa hakkının kullanılmasına karar verme yetkisi ve bu kararın sonuçlarının hukuki sorumluluğu kişilerin kendilerine aittir.  Meşru müdafaa hakkının kullanılmasını gerektirecek bir durumun var olduğuna dair çok güçlü şüphelerin bulunması halinde dahi, elde mevcut zaman çerçevesinde çok dikkatli bir muhakeme yapılması, yanlış kararlar sonucunda kanuni sorumluluk altına girilmemesine dikkat edilmelidir.

Meşru müdafaa hakkının kullanılmasında kanunlarda da belirtilen bu sınırların kasıtlı olarak aşılması cezai sorumluluk getirmektedir. TCK; zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını ön görmektedir.

Güvenlik görevlilerinin kanuni yükümlülükleri

5188 sayılı kanunun özel güvenlik görevlilerine yasakladığı ve görevli kıldığı hususlar  Özel güvenlik personeli, Kanunda belirtilen koruma ve güvenlik hizmetleri dışında başka bir işte çalıştırılamaz.Özel güvenlik personeli greve katılamaz.Özel güvenlik personeli, özel güvenlik kimlik kartını başkasına kullandıramaz.Silahını görev alanı dışında taşıyamaz.Özel güvenlik görevlileri, görev alanı içerisinde meydana gelebilecek yangın, deprem ve sel gibi tabii afetlerde arama ve kurtarma görevlilerine yardımcı olmakla yükümlüdür.Genel kolluğun olaya el koymasından itibaren araştırma ve delil toplama faaliyetine genel kolluğun talebi halinde yardımcı olur.

5442 sayılı İl İdaresi Kanununun özel güvenlik görevlilerine yüklediği görevler  İl idaresi kanununa göre özel güvenlik personeli, mülki idare amirinin ve genel kolluk amirinin emirlerini de yerine getirmek zorundadır. Olay yerine gelerek olaya el koyan genel kolluk amiri, özel güvenlik görevlilerine emir verebilir.Özel güvenlik görevlileri de, kolluk amirleri tarafından verilen bu emirlerin anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olup olmadığına bakar. Özel güvenlik görevlisi, emrinde bulunduğu Mülki Amirin veya Kolluk Amirinin ya da kendi amirinin emrinin, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı olduğunu görürse, emri yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir. Ancak, bu amirler emirlerinde ısrar eder ve bu emirlerini yazılı olarak yenilerse, emir yerine getirilir. Bu durumda emri yerine getiren sorumlu olmaz.Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez. Yerine getirenler sorumluluktan kurtulamaz.

İhbar yükümlülüğü

Özel Güvenlik görevlisi, 5188 sayılı kanunun 23’üncü maddesi gereği Türk Ceza Kanununun uygulanmasında memur sayılmaktadır. TCK’na göre kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu nedenle, Güvenlik görevlileri ihbar yükümlülüklerini ihmal etmemelidir.

Türk Ceza Kanunu, işlenmekte olan bir suçu veya işlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi hakkında bir yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.

TCK’na göre; hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bildiği halde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenmiş olan bir suça ilişkin delil ve eserlerin başkaları tarafından saklandığı yeri bildiği halde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Bu suçların kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Güvenlik görevlisi, konusu açıkça suç teşkil ettiği bilinen suçlarla karşılaşması halinde ihbar yükümlülüklerini yerine getirecektir. Bunun dışında görev şartları ile bağlantılı olan ve ihbar yükümlülüğü olan suçlardan bazıları aşağıdadır.

Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran bir kişinin kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlaması, Bir kamu görevlisinin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi, Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması, Bir kimsenin, işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanması, Bir kişinin, gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok etmesi, silmesi, gizlemesi, değiştirmesi veya bozması, Bir kişinin muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle el konulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunması, Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi Resmi ve özel bir belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması Kama, hançer, saldırma, şişli baston, sustalı çakı, pala, kılıç, kasatura, süngü, sivri uçlu ve oluklu bıçaklar, topuz, topuzlu kamçı, boğma teli veya zinciri, muşta ile salt saldırı ve savunmada kullanılmak üzere özel nitelikteki benzeri aletlerin yapımı, satılması, satın alınması, taşınması ve bulundurulmasıdır (6136 sayılı kanun).

Olay yerinin korunması yükümlülüğü

Ceza Muhakemeleri Kanununa göre; suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır ve bu eylemleri işleyen kişiler suçun bir parçası olarak davaya dahil edilir.

TCK Madde 28; gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren ve bozan kişinin, 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını ön görmektedir. Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılmaktadır.

Bu nedenle; güvenlik görevlisinin görev alanında bir olayın meydana gelmesi halinde genel kolluk kuvvetleri müdahale edene kadar olay yerinin korunması esastır.

Olayın işleniş tarzının, mağdur ve suç sanıklarının ilişkisinin saptanabildiği dinamik bölgeye olay yeri denir. Olay yeri, olayın başlangıcı, takibi ve sonucunda geçtiği mekanları kapsar. Olayın işleniş tarzını, yöntemini, olayı işleyenlerin hareket tarzını, olaya ait iz ve bulguları içerir. Ayrıca, olay yeri suçun işleniş şeklini, suçtan zarar göreni suç sanıklarının olay karşısındaki sorumluluk derecelerini net olarak belirler.

Bir olayın meydana gelmesi halinde güvenlik görevlisi, olayın seyri ve konumu ile olayla ilgili tüm nesne ve ipuçlarını, tanık veya sanık durumundaki kişilerin kimlik ve eşkal bilgilerini olay yerine gelecek  genel kolluk soruşturma ve uzman  birimlerine hakkındaki ilk bilgilerin vermesi gerekmektedir.

Olay yerindeki her şey delil olabilir. Delil;  suç, fail ve olay yeri arasında doğru bağlantının kurulmasını sağlayan bütün maddi bulgulardır. Bu nedenle, her hangi bir olayın hemen sonrasında dahi, yaralıların tahliyesi hariç, olay yerinin bozulmadan muhafaza edilmesi için her türlü tedbir alınır.

Yaralıların tahliyesi sırasında olay yerinin bozulmaması için olayın meydana geldiği noktaların dışında bir tahliye istikameti belirlenir ve sağlık ekiplerinin bu istikametlerden tahliye yapması sağlanır.

Görev yerindeki kamera kayıtlarının korunması için Güvenlik Müdürlüğüne bilgi verilir ve kamera görüntüleri mümkünse yerinde, değilse uzaktan erişim yöntemiyle emniyete alınır.

Olay yeri koruma alanı belirlenirken amaç sadece delillerin korunması değil ayrıca olay yerinden kaynaklanabilecek tehlikelerinde (patlayıcı maddeler, zehirli veya patlayıcı gazlar, tehlikeli kimyasallar, biyolojik veya radyoaktif maddeler) çevreye verebilecekleri zarar göz önünde bulundurarak koruma altına alınmalıdır. Bu gibi durumlar hakkında olay yerine ilk müdahaleyi yapan kolluk kuvvetine bilgi verilir.