Şubelerde çalışan personeli, sürdürdüğü Bankalarda Birşeyler Oluyor…!
Geçtiğimiz yıl Akbank 44 şubesini kapatarak 1653 kişinin işine son verdi. Yine sektörün adı sayılı bankası Finansbank 19 şube kapatarak 875 kişinin işine son verdi. HSBC 20 şube kapatarak 211…
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir ya hani, 2015’in ikinci yarısından itibaren hemen hemen tüm banka yönetimleri içinde bulunduğumuz yılın oldukça zor geçeceğinin sinyallerini veriyordu. Tehlike çanlarının sesleri uzaktan uzağa kulaklarda duyulmaya başlamıştı. Farklı istihdam modeline doğru bir adım atan bankalar, temizlik ve güvenlik görevlisi kadroları taşerona devretti. Aynı uygulamayı operasyon kadroları için de planladılar. Doğrudan satış departmanında çalışan işçiler, çağrı merkezi departmanında çalışan işçiler çok düşük ücretlerle, yoğun hedef baskısıyla, kadrosuna geçirmek vaatleriyle farklı firmalardan kiralanarak çalıştırılmaya başlanmıştı.
Öyle görünüyor ki, Meclis genel kuruluna gelen son değişiklik ile birlikte fiilen mevcut olan özel istihdam büroları yasalarla meşru bir zemin kazandığı an da, satış kadrosu haricindeki tüm personel özel istihdam büroları aracılığı ile karşılanabilir bir durumda olabilecek. Piyasada yaşanan kriz ve tüketici kredilerinde tıkanmışlıkla birlikte neredeyse sinek avlayan bankaların sadece yoğun günlerde eleman desteği alması bankacılar açısından oldukça karlı görülüyor. Esnek ve güvencesiz çalışmanın zaten oldukça belirgin yaşandığı sektörde yeni uygulamalarla birlikte işçilerin ayağındaki zincir canını daha fazla acıtmaya başladı bile.
Tüm bu acımasız önlemlerine rağmen kötü gidişatlarını durduramayan bankalar, 2016 yılının ilk aylarında çok sayıda şubelerini kapatarak birçok işçiyi işten çıkardılar. Piyasadan gelen tehlike sinyalleri arttıkça, banka işçilerinin üzerindeki baskı da arttı. Eski “güzel” günlerin yerine, arkası kesilmeyen zehir zemberek açıklamalara, tehdit içerikli mesajlara bıraktı.
“Kölece çalıştırma” olarak adlandırılabilecek esnek ve güvencesiz istihdam modeline doğru son sürat adım atan bankaların işçi çıkarmalarına bir örnekte yakın zamanda Ziraat Bankasından geldi.
Sektörde tekel durumunda olduğu, emekli bankacılığı ve tarım bankacılığı alanındaki birinciliğini yitiren, piyasanın acımasız rekabeti içine girmek zorunda olan ülkenin en yaygın şube ağına sahip Ziraat Bankası’nda birkaç yıl öncesinde, çalışanlar üzerinde bu acımasız rekabet stratejisinin yarattığı baskı ve ağırlaşan koşulları dile getiren bir mail paylaşan ve ona destek mesajı gönderen 7 personel işten çıkarılmıştı. Buradan istim alan banka, işçilerinin sosyal medya paylaşımlarını inceleyerek sakıncalı buldukları paylaşımları yapan 90 personelini işten çıkardığı iddiaları geçen yıl meclis gündemine geldi.
turkiye.deki.bankalar-turkiye.de.bankacilik-77147
Banka yönetimi, hiçbir neden göstermeksizin, başta İstanbul olmak üzere hem Genel Müdür’lük birimlerinde hem de şubelerde çalışan personeli, çalıştığı ve ailesiyle birlikte hayatını sürdürdüğü semtlere en uzak Şubelere sürgün ediyor. Ünvan ve ücretlerini düşürerek personelini bu yolla bezdirmeye, istifa etmeye zorluyor. Bununla da yetinmeyip, bilgisayar ve masa vermeyerek işinden ve işyerinden izole etmeye çalışarak mobbing uyguluyor. Bankada örgütlü olan yetkili sendika Öz Finans İş de işverenlerin sopasını çalışanların üzerinde sallamaktan başka bir işlevi olmadığını kanıtladı. İşçi sendikasının da desteğini arkasına alan banka yönetimi, her geçen gün pervasızlaşarak saldırılarına yenilerini eklemeye devam ediyor.
Son olarak kendilerine dayatılan sürgün ve mobbing uygulamalarına karşı çıkan birçok banka çalışanını işten atmıştı. banka yönetimini hukuka ve insan haklarına aykırı uygulamlarına son vermesi çağrılarına, tazminat haklarını gasp ederek karşılık verdi.
İletişim her şeydir, markalar hiçbir şey!
Tüm bu hukuksuz, pervasız uygulamalara karşı banka işçileri ortak bir ses ortaya koyamadılar. Banka işçileri açısından en büyük sorun, sürgünlerden, işyerinde yaşanan sorunlardan, işten çıkarmalardan haberdar olamamak. Banka patronları tüm örgütlülükleri ile bu hak gasplarına meşru birer kılıf uydurabilirken, son derece dağınık ve örgütsüz olan çalışanların adeta elleri kolları tarafından bağlanmış durumda.
Öncelikle tüm bu durumları her gün yaşayan ve kendini yalnız ve çaresiz hisseden banka çalışanlarını, kendilerine reva görülen bu haksızlığa karşı örgütlenmeye dünden daha çok ihtiyacı var. İnsanca çalışma ve insanca muamele görme her ölümlünün hakkıdır. Başta Ziraat Bankası olmak üzere tüm bankaları, performans, rekabet, şube kapatma gibi nedenlerle yürütülen işten çıkarmaları, politik tercihinden dolayı nefret kokan sürgün politikalarını hesapsız bırakmamak gerekiyor.
Bugün bana yarın sana olduğunu her an aklımızda tutmak bugün için yapılacak en mantıklı şey. Daha birkaç ay öncesinden çıkartılan binlerce banka çalışanından bizi farklı kılan hiçbir şey yok. Onlardan tek farkımız sıramızın hala gelmemiş olmasıdır.