TÜRKSAT Özel güvenlik görevlisi 15 Temmuz akşamı anlatı
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesideki davanın bugünkü duruşmasında beyanı dinlenen müştekilerden özel güvenlik görevlisi Kadir Karabıyık, 15 Temmuz akşamı mesai arkadaşının aramasıyla askeri hareketlilikten haberdar olduğunu ve amirini aradıktan sonra…
Silah ve tesisatını kuşandıktan sonra nizamiyeye geçmek üzere güvenlik görevlisi arkadaşıyla araç almak için garaja gittiklerini belirten Karabıyık, o sırada helikopter sesi duyup garaja sığındıklarını, bir süre sonra helikopterlerden nizamiye bölgesine ateş edildiğini bildirdi.
Ateş kesilince arkadaşlarını yalnız bırakmamak için garajdan çıkıp nizamiyeye geçtiklerini belirten Karabıyık, nizamiyeye 50 metre kaldığında yoğun ateşe maruz kaldıklarını, buradan uzaklaşmak için geri manevra yaptıkları sırada aracın bir ağaca çarpıp durduğunu söyledi.
Bu sırada arkadaşının boğazından vurulduğunu dile getiren Karabıyık, gömleğiyle yaraya tampon yaparken 2 askerin kendilerine yaklaşıp teslim olmalarını istediğini belirtti. Karabıyık, "Araçtan indim. Silahımı aracın altına doğru attım. Asker geldi, 'Yere yat' dedi, yattım. 'Arkadaşım ağır yaralı. Boynundan kan geliyor' dedim. Nizamiyeye götürüldük. Hakarete maruz kaldık. 1,5 saat civarı esir tutulduk. Tesisin bombalanacağı, burayı terk etmemiz gerektiği söylendi, biz de ayrıldık." diye konuştu.
Karabıyık, sanıklardan şikayetçi olduğunu bildirdi.
Güvenlik görevlisi Lokman Sonsoy da suç tarihinde kurumda "yayın 9" adı verilen bölgede görevli olduğunu, helikopterlerin kampüsü silahla taradığını, kendisinin de nizamiye bölgesinde ateş altında kaldığını belirterek, sanıklardan şikayetçi oldu.
Güvenlik görevlisi Mehmet Bayar da "yayın 6" denilen bölgede görevli olduğunu, helikopterlerin TÜRKSAT'a ateş etmesini gördüğünü, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti.
4 kişiyi gözaltına aldık" Polis memuru Mahmut Başpınar, Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğünde görev yaptığını, TÜRKSAT'ın askerlerce işkal edildiği bilgisini alınca, kuruma hareket ettiklerini söyledi.
Nizamiyedeki güvenlik görevlilerinden içeriye 2 helikopterle asker indirildiğini öğrendiklerini anlatan Başpınar, bu sırada yayını kesmek için dışarıdan gelen 4 kişiyi gözaltına aldıklarını, kurumun bombalanacağını öğrenince Konya Yolu çıkışına geçtiklerini ve burada barikat kurduklarını belirtti.
Resmi aracı yola çektiği sırada askerlerin bulunduğu araçları görüp durmaları için ihtarda bulunduklarını anlatan Başpınar, "Askerler ateş ederek geldiler. Aracın radyatörü isabet aldı. Aracı bırakıp yere indim. Arkadaşlar emniyetini alıp bunlara karşılık verdiler. Onlar ateşi sürdürüyordu. Hacı Bölükbaşı 'Ben vuruldum' diye seslendi. Biz de karşılık verdik. Şahıslar geçince arkadaşlarımızla ilgilendik. Onu hastaneye götürdük. Bu sırada helikopterden ateş geldi. Siper ararken yaralandım. Yoldan geçen bir aracı durdurarak hastaneye devam ettim." diye konuştu.
Polis memuru Mehmet Göksel, telefonuna gelen mesajla görevli olduğu Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğüne geçtiğini, kaymakam ve emniyet müdürünün TÜRKSAT'ın ele geçirildiğini ve kuruma operasyon yapılması gerektiğini söylediklerini, bunun üzerine 15 kişi gönüllü olup TÜRKSAT'a geçtiklerini söyledi.
Nizamiyedeki güvenlikçilerle görüştüklerini anlatan Göksel, şunları söyledi:
"Kaymakam bey, 'Tekrar ilçe emniyete dönelim. Ağır silah alalım' dedi. Silahları aldık, ikinci kez geldik. İkinci kez geldiğimde yayını kesmeye gelen 4 kişiyi durdurduk. Tedirginlerdi. Neden geldiklerini sorduğumuzda 'Bizi içeriden çağırdılar' dediler. Baş komiser, 'Bunları gözaltına alıp kelepçeleyin. Ayrı ayrı tutun' dedi. Bu sırada kurumdan araçlar çıkmaya başladı. Durdurduk. TÜRKSAT çalışanları olduklarını, askerlerin burayı bombalayacağını söylediler. Konya Yolu çıkışına barikat kurduk. Silahlar patlamaya başladı. Hacı abimizin yaralandığını öğrendim. Onu hastaneye götürdük. Benim araçtaki mühendisi, polis merkezine bıraktık. Tekrar TÜRKSAT'a gittik. Bombalanmıştı. Bir helikopter geldi. Helikopterden ateş edildi. Gün ışıyana kadar bekledik. Konya Yolunda kaçan askerlerin bıraktığı araçlara ilişkin ihbar geldi. Gittik. Otomobili bulduk. İçinde silah ve telefonlar vardı. Daha sonra hafif ticari aracı gördük. Bariyere çarpmıştı. İçinde ölü bir asker vardı. Bacaklarında kurşun yaraları vardı ve başından vurulmuştu. Yürüyemeyeceği için infaz edildiğini düşündük. Üçüncü aracı da tarlalarda bulduk. Köylüler helikopterin indiğini söyledi. Askerlerin helikopterle tahliye edildiğini öğrendik."
Polis memuru Özcan Şen de yayını kesmek için gelen 4 mühendise, "Gecenin bu saatinde burada ne arıyorsunuz?" diye sorduklarını, içeriden çağrıldıklarını söylemeleri üzerine yayını kesmek için geldiğini düşünüp, bu kişileri gözaltına aldıklarını belirtti.
Konya Yolu çıkışında barikat kurduklarını anlatan Şen, askerin ateş etmesi üzerine karşılık verdiklerini, ateşten kurtulan askerlerin hızla bölgeden uzaklaşıp Konya Yoluna doğru kaçtığını anlattı.
İhbar üzerine askerlerin kaçarken kullandıkları araçları bulduklarını dile getiren Şen, "Otomobilde silahlar vardı. Olay yeri inceleme çağırdık. Hafif ticari araç bariyere çarpmış, ters yöne dönmüştü. İçinde bir asker vardı. Başından vurulmuş. O şahsın aracın içinde infaz edildiğini düşündük. Kafasından çok ağır yaralanmıştı, Yakın atış yapıldığı belliydi. Bir insanın o yarayı alıp 100 metre gitmesi mümkün değil. Üçüncü araca geçtik. Bezirhane Köyünde buğday tarlasındaydı. Burada da askeri malzemeler vardı. Araçtaki ilk yardım kitiyle bir yaralıya müdahale edilmişti." diye konuştu.
"Burası bombalanacak"
Müştekilerden Mehmet Ali Ortayatırtmacı, TÜRKSAT'ta siber güvenlik teknikeri olarak görev yaptığını, girişimi televizyondan öğrendiklerini, lojman bölgesinden iş yerine geçtiğini, helikopter sesini duyup saklandıklarını, askerlerce rehin alındıklarını, askerlerin "Burası bombalanacak" demesi üzerine ailesini alıp kampüsten ayrıldığını söyledi.
Muhammet Emin Sergili de uydu haberleşmede güvenlik şefi olarak çalıştığını, girişimi televizyondan öğrendiğini, kuruma geçtiğinde nizamiyenin araçlarla kapatıldığını gördüğünü belirterek, "Havadan bir saldırı geleceğini düşünmüyorduk. Bir helikopter sesi duyduk. Yerini tespite çalışırken, yoğun ateşe maruz kaldık. Bacaklarımdan yaralandım. Nizamiyeye sığındım. Ateş kesildikten sonra yaraya turnike yaptım. Nizamiyeye eli silahlı askerler geldi. Başlarındaki Eray Uçkun, 'Genelkurmay'ın talimatıyla geldik. Her şey güzel olacak' gibi şeyler söyledi. Cep telefonum çaldı. Elime almaya çalışırken İbrahim Altınok telefonumu aldı. Sivil bir araç geldi. Uyarmamıza rağmen askerler ona ateş ettiler. Ali Karslı ve Ahmet Özsoy şehit oldu." ifadelerini kullandı.
"Levent diye biri vardı"
Mustafa Karadayı da hukuk müşaviri asistanı olarak görev yaptığını, olay günü İstanbul'dan Ankara'ya gelip lojmana geçtiğini, darbe girişimini o sırada öğrendiğini anlattı.
Silah sesleri duyduklarını belirten Karadayı, ardından nizamiyeye gittiğini belirterek, "Burada kimseyi göremedim. Diyafondan 'ellerini yukarı kaldır' diye bir ses geldi. Darbeciler 'Sen teknisyen misin?' diye sordu. Yönetici asistanı olduğumu söyledim. 'Yere yat' dediler, yattım. Silahımın olmadığını söyledim. Bana neden nizamiyeye geldiğimi sordular. Ardından lojmanlara geçip 'Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Kimse dışarı çıkmasın. Dışarı çıkan vurulacak' diye bağırmamı istediler. Tamam dedim. Bu şekilde bağırdım. Gece buranın bombalanacağı söylendi. TÜRKSAT'tan ayrıldık." diye konuştu.
Sistem mühendisi Ömer Kuzu da kalkışmayı televizyondan öğrendiğini, genel müdür yardımcısıyla lojmanlardan TÜRKSAT'a geçtiklerini söyledi.
Nizamiye girişini iş makinesi ve itfaiye aracıyla kapattıklarını anlatan Kuzu, askeri kıyafete benzeyen avcı elbisesi giydiğini ve askerlere yakın yerlerde bulunduğunu belirterek, "Bu şahısların 'Levent' diye seslendiği, sarışın birini gördüm. Aksanı da Türk gibi değildi. Öyle bir yabancı kişi vardı. Daha sonra ne burada ne de fotoğraflarda bu kişiyi gördüm. Sanıklardan bu kişinin sorulmasını istiyorum." dedi.