Yapı Kredi Bankası 75. Yılını Toplu İşten Çıkarmalarla Kutluyor
Koç’un amiral gemilerinden Yapı Kredi Bankası eylül ayında girdiği 75. yaşında emek düşmanı uygulamalara hız verdi
Banka Türkiye’deki pek çok şubesindeki personelini performans düşüklüğünü gerekçe gösterek işten çıkarırken son olarak İzmir’deki Operasyon ve Çağrı Merkezi’nde 200’e yakın çalışanını “değişen müşteri davranışı ve teknolojik gelişmeler” gerekçesiyle toplu olarak işten attı. Paramedya’da yer alan habere göre toplu işten çıkarmanın gerekçesi çalışanlara şöyle açıklandı: “Geçtiğimiz üç yılda değişen müşteri davranışı ve teknolojik gelişmelerle birlikte, bugüne kadar fiziken alınan müşteri talimatı ve ürün sözleşmelerinin büyük bir kısmı farklı yöntemlerle alınmaya ve onaylanmaya başlanmıştır. Bu gelişmeler ile kontrol işlemlerinin çoğu otomatik hale gelmiş, mutabakat ve arşivleme işlemleri ise önemli ölçüde sona ermiştir. Ayrıca yapılan işlemler önemli oranda self servis ya da otomatik hale gelmiştir. Söz konusu bu değişikler doğrultusunda süreç ve görev tanımları güncellenmiş ve yeni çalışma düzeni doğrultusunda organizasyon düzenlemelerine ihtiyaç duyulmuştur. Oluşturulan yeni organizasyon kapsamında da istihdam fazlası meydana geldiğinden, iş sözleşmenizin feshi kaçınılmaz hale gelmiştir.”
Operasyonel Süreçlerde Kullanılan Teknolojiyle Verim Artışı Kime Yarıyor?
Bankaların teknoloji ilgisinin temelinde müşteri açısından bir yarar değil banka patronlarının sömürü tutkusu bulunuyor. Teknolojik gelişmeler birim personelin emek verimliliğini arttırdığı oranda sömürüyü arttırdı. İddia edilenin aksine dijital bankacılığın yaygınlaşması, müşterilere daha az işlem masrafı olarak da dönmüyor. Gelirlerin faiz dışı yani ücret ve komisyonlardan elde edilen kısmı hala toplamın yüzde 40-45 gibi yüksek bir kısmını oluşturuyor. Üstelik operasyonel süreçlerdeki verim artışı, teknoloji kamu yararına kullanılmayınca, yedek işgücündeki artışı beraberinde getiriyor, patronlar için üretim sürecine katılanların baskılanıp reel ücretlerin düşürülmesi ve çalışma saatlerini artırma imkanını doğuruyor. Bankalardaki dijital dönüşümlerle çalışma saatleri düzenli olarak arttı ve ücret artışları kriz bahane edilerek enflasyon düzeyinde bile gerçekleşmedi. Dolayısıyla iş süreçlerinin otomasyonuyla hayat konforunun artması ve çalışma saatlerinin azalması arasındaki mantıklı ilişki patronun elinde tersine dönmüş bulunuyor. İnsanlığın kaynaklarının pazarlamadan, müşteri analitiğine kadar finans tekellerinin çıkarına çarçur edilmesi ise büyük bir soru işareti olmayı sürdürüyor.
Şubedekilerin Performansı Düşükmüş
Görüşlerini aldığımız şube çalışanları, bankanın performansının yetersiz olduğunu iddia ettiği emekçileri tazminatsız işten çıkarma yoluna başvurduğunu söylerken işten çıkarma hızının arttırılması amacıyla daha önce yılda bir kez yapılan performans değerlendirme periyodunun 6 aya indirildiğini ve 3 dönem boyunca performansı düşük bulunan emekçilerin işten ayrılmaya zorlandığı aktardı. Özellikle şube çalışanlarına verilen gerçekçilikten uzak komisyon gelirlerini arttırma ya da makul olmayan ürünleri müşterilere satmaya zorlama gibi hedefleri “performans yetersizliği” olarak göstererek yıldırma politikası izlenirken bankanın emekçileri süreci tedirginlikle takip ediyor. Bu politikayla bankanın emekçilerine yasal tazminatlarıyla birlikte 2 maaş teklif edilerek ya da 20 yılını dolduranlara bankanın emekli sandığındaki haklarını alarak işten ayrılma yoluna yönlendirildiği gözleniyor.
Patronun Keyfi Yerinde, 2020 Yılında İşten Çıkarmada Hedef Daha Büyük
Bankanın Türkiye Bankalar Birliği ile paylaştığı verilere göre personel sayısı 2017 yılında 422, 2018 yılında 367 azalırken, 2019 yılının ilk 9 ayının bilançosu personel sayısının 627 daha azaldığını gösteriyor. İşe yeni alınanlarla birlikte değerlendirildiğinde hem ücret skalasının giderek düşürüldüğü hem de işten çıkarma sayılarının giderek arttığı görülüyor. Bankanın 2020 yılında 50 şube daha kapatmayı ve 1000 emekçiyi işten çıkarma hedefine sahip olduğu çalışanlar arasında telaffuz ediliyor.
Koç’un bankasının net karı 2017 yılında 3.6 milyar TL, 2018 yılında 4.7 milyar lira TL lira olurken, 2019 yılı net karı yılın 3. çeyreğinde 3.5 milyar TL’yi aştı. Durum bankanın karlılığında bir erimenin olmadığının ama bankanın patronlara dağıttığı batık kredilerin yükü gibi krizin maliyetinin emekçilerin sırtına bindirilerek çözülmeye çalışıldığını gösteriyor.
İnsan Kaynakları Ödüle Doymuyor
Bankaya yıllarını vermiş emekçilerin işten ayrılması için türlü yöntemler bulan İnsan Kaynakları departmanı yöneticisi “Türkiye’nin en etkin 50 IK yöneticisinden biri” olarak gösterildi. Fortune Türkiye dergisinin ekim sayısında açıklanan bu isimlerden biri olarak görülen bankanın insan kaynakları yöneticisi diğer İK yöneticileriyle 15 Ekim’de bir araya geldi. Ödül ilgili şirketin ciro, kârlılık ve çalışan sayısı gibi yönleri analiz edilerek ve İK liderlerinin performansı incelenerek oluşturuluyor. Bankanın işten çıkarma, istifaya ya da emekliliğe zorlama hamleleriyle birlikte düşünüldüğünde insan kaynakları bölümünün performansı çalışan bağlılığı, “çalışanların performans verileri ve verimlilik” gibi kriterleri açısından ödüle layık görülmesi anlaşılır görünüyor.
Yapı Kredi Bankası bir yandan kuruluşunun 75. yılı vesilesiyle Nazım Hikmet, Yaşar Kemal sergileriyle göz boyayıp 75. yıl konserleriyle çalışan bağlılığı arttırmaya çalışırken öte yandan çalışanlarını işten atmaya çalışıyor. Hakaret ve aşağılamaların tetiklediği bankacı ölümü ve mobbinglerle gündeme gelen bankanın marka değeri böyle düzeltilmeye çalışılıyor.
Banka Finans Emekçileri Komitesi: İşsizliğin Sebebi Makineler Değil Bozuk Düzen
Bankada örgütlü sendika olan Basisen’in konuyla alakalı herhangi bir girişimi ya da hazırlığı bulunmazken Banka Finans Emekçileri Komitesi üyeleri ülkeyi yeniden kurmak ve bozuk düzeni değiştirmek için banka emekçilerinin örgütlenmek ve mücadele etmek dışında bir alternatifleri bulunmadığını söylüyor. Cirosu ülke gelirinin yüzde 10’unu temsil eden patronunun ihtiyaç duyduğu ülkenin ve iş yerinin emekçiler için yaşanmaz olduğunu belirtilirken patron sınıfının IMF-Akparti eliyle 2020 yılındaki saldırı programına örgütlü bir işçi gücüyle yanıt verilmesi gerektiği belirtiliyor. Makinelerin emekçilerin elinde insanlığın yaşamını kolaylaştıracak ve çalışma süresini azaltacak birer araçken patronların elinde sömürüyü derinleştirmenin aracı olduğu ifade edilirken, sebebin bozuk düzende aranması gerektiğine işaret ediliyor. patronlarinensesindeyiz