Bulaşıcı Hastalıklar ile Ruh Sağlığı Arasındaki İlişki Antik Çağlara Dayanıyor
Tarih boyunca belirli zaman aralıklarında gücünü arttıran salgın dönemlerinde; bireylerde ve toplumlarda var olan sorun çözme becerileri yerini korku ve panik duygusuna bırakıyor. Pandeminin yarattığı korku bireylerde ciddi ruhsal sorunlara yol açarak travma sonrası stres belirtilerini tetikleyebiliyor. İstinye Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Pervin Tunç, tüm dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 Pandemisinin neden olduğu anksiyete ve travma sonrası stres belirtilerini (TSSB) değerlendirdi.
''Bulaşıcı Hastalıklara Bağlı Ruhsal Sorunlar, Küresel Olarak En Büyük Hastalık Türü Kategorileri Arasında Kabul Ediliyor''
Çağımızda bulaşıcı hastalıklara bağlı ruhsal sorunlar, küresel olarak en büyük hastalık türü kategorileri arasında kabul ediliyor. Milyonlarca insanın ölmesi, işsiz kalması ve karantiya girmesi gündelik hayatı belirleme ve gelecek ile ilgili yaşam hedeflerini oluşturmada belirsizlik yaratıyor. Bulaşıcı hastalıklarla ruh sağlığı arasındaki ilişkilendirme antik çağlara kadar gitmektedir. Salgınların doğasına ilişkin en kötü özellik, ne zaman geleceğine dair hiçbir kesinliğin olmaması. Bu durumda; salgının travmatik etkisinin insanın kavrayışının ötesinde olduğu, bireyin var oluşan dair duygusal ve bilişsel bütünlüğünü olumsuz bir şekilde etkileyebileceği söylenebilir.
‘’Travmatik Olayları Diğer Olaylardan Ayıran En Önemli Özellik Yaşamsal Bir Tehdit Oluşturması’’
İnsanlık tarihi boyunca doğal afetler içinde önemli bir yer tutan salgın hastalıkların insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler bırakması kaçınılmaz. Hayatımızda belirgin değişiklik yapan, ruhsal sağlığımızı tehdit eden, yeniden uyum gerektiren gelişmeler karşısında duygusal ve düşünsel olarak zorlandığımız dönemlerde, stres ve anksiyete hissetme halinin görülmesi beklenen bir durum. Travmatik olayları diğerlerinden ayıran en önemli özellik ise yaşamsal bir tehdit oluşturması; kontrol edilemez ve beklenmedik olması. Salgın hastalıklar ile ortaya çıkan travmatik yaşam olayları, insanlarda korku ve güven kaybını tetikleyerek depresyon, anksiyete, alkol-madde kullanımı gibi psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bireylerin travmatik durumlara verdiği tepkilerin önceki ruhsal sorunlardan etkilenerek ağırlaşabileceği de göz önüne alınmalıdır.
‘’Travmatik Süreçlerden Etkilenen Bireylere Gerekli Desteğin Sağlanması Gerekiyor.’’
Travmatik bir yaşantıdan sonra, hangi fizyolojik ve psikolojik tepkilerin normal, hangilerinin patolojik, kimlerin kendiliğinden iyileşeceğini ya da kimlerin hastalığının kronikleşeceğini önceden belirleyebilmek birey ve ailesi için olduğu kadar toplum ruh sağlığı açısından da çok değerli. Pandemi döneminde bireylerin yaşadığı anksiyete türünün ne kadarının mevcut salgın hastalık ile ilgili ne kadarının önceki ruhsal yapı ile ilgili olduğunu belirlemek klinik veri sağlamak ve doğru psikolojik müdahaleyi belirlemek açısından çok önemli. Bu noktada; travmatik süreçlerden etkilenen bireylerin belirlenmesi ve süratle gerekli desteğin sağlanmasının koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin zorunlu görevleri arasında olduğunu belirtmemiz gerekiyor.Salgına maruz kalan bireylerde anksiyete belirtilerine sık rastlanması, bu konunun anlaşılmasının ve ölçülmesinin gerekliliğini gündeme getirmiştir. Covid-19 Pandemisinin ortaya çıktığı günlerde toplum örneklemde; travmatik stres belirtileri, anksiyete ve ontolojik iyi oluş arasındaki ilişkilerini incelemek üzere veri topladım. Bu konuyu ele aldığım makalemde yaşı daha genç olan gruplarda anksiyete ve travma belirtilerinin daha fazla olduğuna dair bulgular elde ettim. Bu sonuç özellikle genç yaştaki bireylerin varoluşsal (ontolojik) kaygılarının pandeminin yarattığı travmadan daha fazla etkilendiklerini gösteriyor olabilir.
’'Milyonlarca İnsanın Ruhsal Bakıma ve Desteğe İhtiyaç Duyacağı Söylenebilir’’
Dünya çapında benzersiz ölçekte duygusal travma ve travma sonrası stres bozukluğu yaratan COVID-19 Pandemisinin, daha önce hiçbir küresel krizde bir araya gelmemiş pek çok psikolojik stres faktörünü bir araya getirmiş olduğu görülüyor. Küresel bir halk sağlığı acil durumu olan salgın, toplumun ruh sağlığını da tehdit ediyor. Bireylerin psiko-sosyal destek almaları durumluk anksiyetelerini azaltabilir. Salgından etkilenen bireylerin ruhsal travmaları üzerinde çalışılmalı, yeniden hedef ve amaçlar oluşturmaları desteklenmeli ve geliştirilmelidir. Anksiyetenin azalması, gelecekte neler olabileceğine dair daha gerçekçi değerlendirme yapmayı, geçmiş, şimdi ve gelecek zaman arasında daha bütünlüklü düşünebilmeyi ve davranabilmeyi destekleyecektir. Bu durum gereği gibi ele alınmazsa, travma sonrası stres belirtilerini ve anksiyete ile ilişkili yük, virüsün kendisinin yarattığı sağlık sorunlarından daha ağır sonuçlar getirebilir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!