İstanbul’da 3. Hava alanı inşaatında çalışan işçiler eylem yaptılar. BÖYLE MEDYAM OLSA…

İstanbul’da 3. Hava alanı inşaatında çalışan işçiler eylem yaptılar. Güvenlik güçleri anında eyleme müdahale ettiler. Çok sayıda işçi gözaltına alındı. Eylem dağıtıldı. Yetmedi!

 İstanbul’da 3. Hava alanı inşaatında çalışan işçiler eylem yaptılar. BÖYLE MEDYAM OLSA…
  • 17 Eylül 2018, Pazartesi 15:53

İstanbul’da 3. Hava alanı inşaatında çalışan işçiler eylem yaptılar.  Güvenlik güçleri anında eyleme müdahale ettiler. Çok sayıda işçi gözaltına alındı. Eylem dağıtıldı.

Yetmedi!

O gece sabaha karşı işçilerin kaldığı konteynerlere güvenlik güçleri baskın yaptılar. Yine çok sayıda işçi gözaltına alındı.

Ne istiyordu işçiler?

- Altı aydır maaş alamayan arkadaşların ödemeleri yapılsın. Geçmişe yönelik maaşlarımız ödensin.

- İşçi kıyafetleri verilsin.

- Yatakhaneler ve banyolar düzenli temizlensin ve yatakhanelerdeki tahtakurusu sorunu çözülsün.

- Servis sorunu çözülsün.

- İş cinayetleri önlensin.

- Maaşlar bankaya tam yatırılsın, elden maaş verilmesin.

- İşçilerin tedavileri için gerekli tüm malzemeler revir tarafından verilsin.

- İşçiler ve formenler aynı yemekhanelerde aynı yemekleri yesin.

Görüldüğü gibi bu istekler gayet insani isteklerdir… Demek ki bunlar sorun ve çözülmüyor ki işçiler eylem yapmak zorunda kalmışlar.

Haklarını aramışlar.

‘Sen misin hak arayan’ diye gaz ile coplarla müdahaleye uğramışlar.

İşçilerin insani taleplerle yapmış oldukları eylemin gazla, copla ve gözaltılar ile bastırılmasının, “ileri demokrasi”  anlayışına uygun olup olmadığına yetkililerin cevap vermesi gerekiyor.

Erdoğan’ın 2017 Temmuz ayında yabancı yatırımcılara yaptığı konuşmada, “OHAL'i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifade ederek anında müdahale ediyoruz" sözleri ile bu müdahale arasında bir ilişki olabilir mi?

Malum OHAL kalkmış olsa da düzeni devam ediyor!

 İşin ilginç bir yanı daha var. Nedense bu olay haber değeri taşısa da yandaş ve yanaşma medyada yer al(a)madı!.

Yandaş ve yanaşma televizyonların haber programlarında, havaalanı işçilerinin taleplerini, eylemlerini ve göz altıları haber olarak göremedik.

Bu televizyonların Web sayfalarında da yer al(a)madı.

Yandaş ve yanaşma gazetelerde de haber olarak yer al(a)madı.

“Gücü özgürlüğünde” sloganını kullanan bir televizyonumuzun ne kadar ‘gücü’ olduğunu bir defa daha görmüş olduk.

Bu televizyonların tartışma programlarında da konu hiç gündeme getiril(e)di…

Neden acaba?

Oysa o kanallardaki tartışma programlarında, tartışmacılar büyük bir ustalıkla(!) lafı CHP’ye getirme konusunda oldukça başarılı bir performans gösteriyorlar.

Medya aracılığı ile başarılı bir toplum mühendisliği yapabiliyorlar.

Halkımızda istenilen algıyı oluşturmaya çalışıyorlar!

Bu amaçla;

Varlık Fonu konusundaki gelişmeleri de istenilen tarzda haber yapabildiler.

Katar Emiri'nin uçağı konusunu da…

Merkez Bankasının faiz artırmasını da…

Ekonomik krizi de…

İthal et ve şarbon konusunu da…

İdlip konusunu da…

İktidara zarar verecek her konu, ya haber yapılmıyor ya da ‘rahatsız etmeyecek’ tarzda haber yapılıyor.

Yandaş ve yanaşma gazetelerde çoğu kez aynı manşetler atılıyor.

Bu nedenle ülkemizde çok kanallı tek seslilik egemendir.

Medya özgürlüğü sıralamasında, 180 ülke içinde 163. sırada olmamızın nedeni de medyamızın durumunu göstermiyor mu?

Gayet net gösteriyor!

 1950’li yıllarda ABD’den süt tozu almaya başlamıştık. Yıllarca okullarda öğrencilere süt tozu içirildi.

Şimdi ise ABD’den süt tozu yerine süt ve süt ürünleri alacakmışız.

Hem de dolar cinsinden ödeme yaparak!

Yıllık 213 milyon dolarlık bir ithalat gerçekleşecekmiş…

Hayvancılığı, uygulanan iktidar politikaları ile yok ettik. Canlı hayvan ithalatı sonucu şarbon ile tanıştık.

Pek çok yer karantina altında.

Hastanelerde tedavi görenler var.

Ve şarbon can da aldı.

Şimdi süt ve süt ürünleri ithalatı da artacak.

24 Ocak 1980 ekonomik kararlarının uygulanması ile adım adım üretmek yerine müşteri haline getirildik.

2017 yılında ithal ettiğimiz tarım ürünlerini maliyeti 5 milyar dolar olmuş.

Ülkemiz sadece fındık, fıstık, üzüm, kayısı ve narenciye ithal etmiyor. B beş kalem dışında tüm gıda ürünleri ithal ediliyor.

AKP iktidarı döneminde, 16 yılda tarım ve hayvancılık ürünlerinin ithalatına ödenen para, 185 milyar dolar…

Bu para ile çiftçimiz desteklenmiş olsa ne olurdu?

Almazdık… İthal etmezdik… Müşteri olmazdık. İhraç ederdik…

Konya büyüklüğünde olan Hollanda, 100 milyar euroluk tarım ürünü ihraç ediyor. Türkiye, daha uygun koşulları olmasına rağmen 5 milyar dolarlık ithalat yapıyor!

Liberalizm bizi müşteri yaptı. Ekonomik olarak çökertiyor.

Şimdi de ABD’den süt ve süt ürünleri alacağız.

Ne diyelim; ABD ile ‘sütkardeşi’ oluyoruz…

HİLMİ TAŞKIN 

EĞİTİMCİ/YAZAR


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

ANKET

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

yukarı çık