Kalifiye Çalışan ve Sürdürülebilirlik İçin Liyakat Şart
İnşaat dahil tüm sektörlerde istihdam ve personel açığı çığ gibi büyürken silkelenip kendimize gelme zamanı geldi de geçiyor. Yerimize yeni insanlar bırakmamız için ustaların yanlarına çıraklar alıp yetiştirmesi gerekiyor.
Esasen konuşulması gereken o kadar çok konumuz var ki nereden başlayacağımı bilemedim. Fakat hepimizin ortak sorunu olduğunu düşündüğüm liyakat konusu hakkında kendi yaşadıklarım üzerine bu yazıyı kaleme aldım.
Öncelikle liyakat nedir? Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre liyakat kelimesi, “değerli, iş bilmek ve ehli olmak” anlamları taşır. Örneğin, liyakat göstermek bir işte başarı göstermek anlamına da gelir. Herhangi bir işe uygun, yetenekli ve elverişli olmak, liyakat sahibi olmak demektir.
İlginizi Çekebilir
Gayrimenkul Sektöründe İki Temel Yaklaşım: Sürdürülebilirlik ve Süreklilik
Genç Nesil Gayrimenkul Yatırımına Nasıl Bakıyor?
Hâl böyleyken çoğumuzun aradığı ama bulamadığı, gün geçtikçe sayısı azalan ve yerini iş bilmezlerin, bilmediğini bildiğini sananların doldurduğu, her işine din, dil, ırk, renk, cinsiyet ve maalesef siyasetin bulaştığı, kısa yoldan köşeyi dönmeyi amaç sayanların, parayı araç olmaktan amaç olmaya taşıyanların, okumayan, araştırmayan, sorgulamayan ve dolayısıyla öğrenmeyenlerin hüküm sürdüğü bir döneme girmenin acısını hep beraber yaşıyoruz.
İnşaat dahil, tüm sektörlerde yeterli istihdam ve personel açığı çığ gibi büyürken bu iş bilmezlerin daha değerli ve kazançlı olmaları da yeterince can sıkıcı olmaya devam ediyor. Çünkü işvereninden işçisine kadar işlemiş bu virüsü yok etmeye çabalayan bir güç göremiyoruz. Sadece kendini adamış azınlık bir iş dünyası, STK ve derneklerin haricinde bu mücadeleyi veren bir özel ya da kamu vicdanı görmek mümkün değil.
Ustaların Çırak Yetiştirmesi Gerekiyor
Ülke olarak silkelenip kendimize gelme zamanı geldi de geçiyor. Yerimize yeni insanlar bırakmak için ustaların yanına çıraklar alıp yetiştirmesi gerekiyor. Çırakların boş egolarını oyun odalarında bırakıp gerçek dünyada iş öğrenmenin en değerli bilgi olduğunu anlamaları gerekiyor. Ekmek elden su gölden yaşamın artık bittiğini idrak edip showbusiness okullardan alınan kağıt parçalarının bir anlam ifade etmediğinin, zira eğitim veren kişi ve kurumun da liyakat derecelerinden ibaret olduğunun farkına artık varmak gerekiyor.
Dünyada artık yeteneğin ve iş bitiriciliğin ön plana çıktığını aslında çözüm üreten insanlara ihtiyaç duyulduğunu, sorunun değil çözümün parçası olan yeteneklere gereksinim olduğunu, sistemi doğru yürüten ve bunu başaran insanların gerçek başarıya ulaştığını hepimiz görüyor ve izliyoruz. Fakat sosyal medyayı sanki mutluluğa, paraya, huzura ya da özgürlüğe açılan çıkış kapıları gibi görmeye başlayan ve aslında uyutulduğunu anlamayan toplumların nasıl yok olduğunu illa yaşayarak mı öğrenmek niyetindeyiz? Kısaca amaç mı araç mı olarak görüyoruz bu platformları? İşte bunun ayrımını yapmaya başladığımız an doğruya veya iyiye bir adım atmış olduğumuzu anlayacağımız günler gelecektir.
Günümüzde dünya standartlarına bakacak olursak en değerli şey, deneyimi olan bilgi olurken maalesef ülkemizde bunun hiçbir önemi yokmuşçasına bir sistem görüyoruz. Bakın karamsarlık değil bu. Elbette ülkemizde de gerçekten işini iyi yapan kişi ve kurumlar var, ama soru şu: yeterli mi? Bu açıdan baktığımız zaman iyinin, pozitifin, sağduyunun, hoşgörünün, ahlak ve vicdanın çoğunlukta olması en kötü yüzde 50’yi geçmesi durumunda söylemlerim karamsarlık olarak görülmekten çıkacaktır.
Kalifiye İşçilere Çok İhtiyaç Var
Acilen daha çok meslek okullarına, daha çok üniversiteye değil daha nitelikli üniversitelere, planlamaya ve kontrole ihtiyacımız var. Doğru planlama ile 10 yıl içinde bambaşka bir ülkeye uyanabiliriz.
Bu ülkenin sanayiciye, çiftçiye, köylüye, tesisatçıya, çöpçüye, teknik servis personeline, kalifiye işçilere daha çok ihtiyacı var. Statülerin ön plana getirildiği boş egolara değil, eğitimli ve sosyal olan insanlara ihtiyaç var. Ara elemanlara bu kadar çok muhtaç olduğumuzu bir dönemi hatırlamıyorum. Nitelikli yetişmiş ara elemanlara çok ihtiyacımız var. Eğitime hem de nitelikli ve sosyal eğitime ihtiyacımız var. Liyakate o zaman ulaşarak yeniden sürdürülebilir olabiliriz.
Tek Sorun: Sürdürülebilir Politikalarımızın Olmaması
Kendi dilim döndüğünce yazıyorum bu yazıyı. Zira bu konuda uzman ve beni cebinden çıkaracak çok değerli insanlar yaşıyor şu canım coğrafyada. Onlara haksızlık da etmek istemem ama ülkemiz gerçekten her türlü fırsatın paraya döndürüleceği nadir coğrafyalardan biri. Tek sorun sürdürülebilir politikalarımızın olmaması. Bu yüzden de bize eğitimli, ahlaklı, vicdanlı ve sosyal insanlar lazım. İnanıyorum ki böyle çok insanımız mevcut, sadece birlik olamaya ihtiyacımız var.
Son olarak şunları söylemek isterim; bir insanın hayatını iyi yaşamak için dört bölümde şunlara ihtiyaç duyar der yazar:
Gerçekten sevdikleriniz ile yaşayacağınız bir sosyal hayat.
Gerçekten severek yapacağınız bir iş.
Gerçekten zevk alacağınız ve mutlu olacağınız hobiler.
Son olarak topluma ve insanlığa fayda sağlayacağınız STK’lar. Çünkü maddi çıkarımlar olmadan başka bir insanın hayatına dokunmak ve gönüllü olarak mücadele vermek, bilgi ve deneyimlerinizi paylaşmak gerçekten paha biçilemezdir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!