KESK üzerindeki iktidar baskısı, üye kaybını getiriyor.

İşyerindeki sorunları görmeyen bir sendika örgütlenemez

KESK üzerindeki iktidar baskısı, üye kaybını getiriyor.
  • 21 Mayıs 2016, Cumartesi 19:24

KESK üzerindeki iktidar baskısı, üye kaybını getiriyor. SES Aksaray Şube Başkanı Erol, işyeri temelli mücadelenin üye kaybını engellediğini belirtti.

Fırat TURGUT İstanbul

İktidarın kamu emekçilerine yönelik baskıları son dönemlerde arttı. Kamu emekçileri için sürgünler, işten atmalar tehdit olmanın ötesine geçti, artık uygulanıyor. Bununla birlikte KESK’e bağlı sendikalarda üye kaybı yaşanıyor. İstifaları, üyelerin KESK’e ve bağlı sendikalara yönelik eleştirilerini, bu sorunların nasıl aşılabileceğini Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Aksaray Şube Başkanı Aydın Erol’la konuştuk. Erol, “İktidarın baskılarına bir de KESK ve bağlı sendika merkezlerinin, işyerinde yaşanan sorunlara karşı bir mücadele programı oluşturmaması, iktidarın hamleleri karşısında bir sendika gibi değil de muhalefet partisi gibi tutum alması eklenince kan kaybı yaşanıyor. Biz mücadelemizi işyeri temelli sürdürdüğümüz için üye kaybı yaşamadık. Emek mücadelesiyle demokrasi mücadelesi birleştiği oranda bu tablodan güçlenerek çıkılabilir” dedi.

İstanbul’da özellikle Çapa ve Cerrahpaşa’da kamu emekçilerin mücadelesi ön plana çıkıyor. Üstelik burada kamu emekçileri ile işçiler talepler için ortak mücadele verebiliyor. SES olarak bu işyerlerinde nasıl bir mücadele hattı izliyorsunuz?

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak yıllardır İstanbul Üniversitesine bağlı sağlık kurumları Çapa, Cerrahpaşa, Diş Hekimliği, Onkoloji ve Kardiyoloji’de yetkili sendikayız. Aynı bölgede bulunan Samatya, Haseki gibi büyük eğitim ve araştırma hastanelerinde ise iktidara yakınlığıyla bilinen sendikalar yetkili. İstanbul Üniversitesinde iktidar kendi kadrolarını oluşturamadı. Oluşturduğumuz mücadeleci gelenek, emek mücadelesi açısından bir odak noktası olmamız bunu engelledi. İşyerinde verdiğimiz mücadele sonucu birçok hak kazandık. Ücretsiz servis hakkından tutun mesai saatlerinin uzamasına müdahale etmemize, döner sermayelerin artırılmasına, gerçek anlamda maaş promosyonu ihalelerinin yapılmasına kadar mali ve özlük hakları koruduk ve geliştirdik. Bunu sendikanın öncülüğünde işyerindeki üyelerimizle yaptık. Ama verdiğimiz mücadele bir yerde tıkanıyordu. KESK ya da SES olarak verdiğimiz emek mücadelesiyle demokrasi mücadelesini ne yazık ki eşit hale getiremedik. Şimdiye kadar tüm demokratik haklar için mücadelede kendi taleplerimizi örgütleyen bir politika izlemekten ziyade sadece hükümete muhalif bir örgüt gibi tutum aldık. Bundan dolayı da KESK’in tabanında bir tepki oluştu.

KESK’İN TUTUMUYLA İLGİLİ TEPKİLER VAR’

Bu söylediğinizi biraz açabilir misiniz?

Sendikalar emek örgütleridir. Verdikleri mücadele sınıf mücadelesidir. Sen ücret zamları döneminde ya da vergi adeletsizliği veya özlük haklarla ilgili saldırılara karşı mücadele etmezsen, işyerlerindeki sorunlara gözlerin kaparsan ama örneğin sadece Kürt sorununu öne çıkarırsan tepkiyle karşılanırsın. KESK üyeleri, “Benim alamadığım maaş konusunda ya da yıpranma payı konusunda ya da diğer konularda KESK’in bir mücadelesi yok, ama başka her konuda mitinglere, eylemlere, basın açıklamalarına çağırılıyorum” diyorlar. Öte yandan özellikle AKP döneminde emekçileri bölmek için yandaş sendikalar tarafından yayılan şoven dalga ve iktidar baskısı da sürüyor. Bunda da kısmen başarılı oldular. Ama biz işyerimizde yürüttüğümüz mücadeleden dolayı üye kaybı yaşamadık.

Ne yaptınız da sizin üyeleriniz baskılara rağmen istifa etmediler? Politik meselelere hiç girmediniz mi, mesela Kürt sorununu gündeminize almadınız mı?

Sadece SES değil diğer sendikalar da dahil olmak üzere KESK, ciddi kan kaybediyor. Bu gerçeği görmeliyiz. Yıllardır sendikal faaliyetin işyeri temelli olarak sürdürülmesi, işyerlerinden kopmamak gerektiğini söylüyoruz. Ben burada işyeri temsilcisiyim, aynı zamanda şube başkanıyım. Mesela promosyon paraları yattı, ama bazılarınınki yatmadı. Şimdi bu kişilerin sorunlarını çözmek için sen bir adım atmazsan yarın ‘Niye ben bu sendikaya üye oldum?’ tartışması başlar. Ya da yeri haksız bir şekilde değiştirilen üyenin sorununu çözmek için girişimlerde bulunmamışsan, idareyle görüşmemişsen o üye seni tartışmaya açar. Biz sendikacılar için ufak gibi görünen bir sorun, üye açısından büyük bir sorundur. Yani üyenin işyerinde yaşadığı sorunları görmezden gelen bir sendikanın örgütlenmesi ne yazık ki mümkün değildir. Biz burada kreş meselesinden gece çalışmanın yoğunluğuna, güvenli bir şekilde eve gitmesine kadar her türlü soruna eğildik, üyeleri dinledik. Hatta üyemiz olan olmayan tüm çalışanları da, taşeron işçileri de... Taşeron işçilerin ücretlerinin ödenmediği dönemde de biz müdahil olduk. Elbette başta Kürt sorunu olmak üzere memleket meselelerine, demokrasi sorunlarına karşı da sözümüzü söyledik, alınan kararları işyerimiz özgülünde hayata geçirdik. İşyerimizde yaşanan her sorun için adım attığımız, üyelerimizle birlikte hareket ettiğimiz için diğer talepler için de çağrı yapmaya yüzümüz oldu ve bunlar karşılık da buldu. Bundan dolayı da burada üye kaybımız yaşanmadı.

EMEK ve DEMOKRASİ MÜCADELESİ BİRLEŞMELİ

Sonuçta kan kaybı sizin de dediğiniz gibi görmezden gelinecek bir sorun değil. Bu tablo böyle devam mı edecek peki? Değişecekse nasıl değişecek?

Bunu değiştirecek olan KESK’in kendi içerisindeki dinamikleridir. Emekçilerin öznel sorunları, talepleri ve mücadelesiyle demokrasi mücadelesini birleştirerek, en geniş şekilde emekçileri yan yana getirecek bir pozisyon alabilirse KESK, bu süreçten güçlenerek çıkabilir. Biz KESK’in bütün organlarında SES Aksaray Şubesinin örgütlenme deneyimlerini aktarıyoruz. Bununla ilgili birçok yerde de olumlu gelişmeler oluyor. Bu dönemde üye örgütlenmesinden ziyade üyeye önderlik edecek temsilcilerin örgütlenmesi daha da hassasiyet kazandı. Bizim buradaki önerimiz işyeri sendikacılığı temelinde üye ve yöneticilerin eğitimden geçirilmesi ve süreci lehimize çevirmemiz.

28-29 MAYIS’TA ÖZNEL TALEPLERİMİZ VE LAİKLİK İÇİN ALANLARDA OLACAĞIZ

KESK, 28-29 Mayıs tarihlerinde 8 ilde laiklik, iş güvencesi talebi ve baskı ve sürgünlere karşı bölgesel mitingler düzenleyeceğini açıkladı. Sağlık emekçileri bu mitinglere hangi taleplerle katılacak?

Öncelikle KESK’in 28-29 Mayıs için aldığı miting kararı çok yerinde bir karardır. İşyerlerinde de çok olumlu karşılandı. Biz sağlık emekçilerinin, işyeri sorunları ve kendi özlük ve mali haklarla ilgili taleplerimiz geçmişten bu yana var. Çok tehlikeli işler sınıfında çalışan biz sağlık emekçileri için iş güvenliği önlemleri alınmıyor. Radyasyon altında çalışan sağlık emekçileri sağlık sorunları yaşıyor, meslek hastalıkları diz boyu. Yıpranma payı talebimiz var. Bunun yanında performans ve ek ödemelerin ücretlerimize ve emekliliğe yansıması, 24 saat açık kreş meselesi bizim genel taleplerimiz. Bunlarla birlikte laiklik gibi yaşamımıza direkt etki edecek bir Anayasal müdahale girişiminde de taraf olma açısından en geniş şekilde mitinge katılacağız.


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

ANKET

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

yukarı çık