Koronavirüs işçi haklarını tehdit ediyor
Türkiye’de yasalara göre üretime bir hafta ara verildiğinde işveren işçinin maaşının yarısını ödemekle yükümlü. Bir haftadan sonra ise yükümlülük ortadan kalkıyor.
Koronavirüs salgınıyla mücadele, sadece sağlık alanında değil, toplumsal yaşam ve ekonomi alanında da kapsamlı önlemler alınmasını zorunlu kılıyor.
Salgın sonrası Avrupa ve ABD’de dev şirketler fabrikalarını hızla kapatırken Türkiye’de üretim kısmi olarak devam ediyor.
Türkiye’de ilk olarak Ford Otosan, ardından Toyota Türkiye üretime ara vereceğini duyurdu. Yapılan açıklamalara göre Ford Otosan 30 Mart-4 Nisan tarihleri arasında Kocaeli Gölcük fabrikasında, Toyota Türkiye de 21 Mart-5 Nisan arasında Sakarya'da bulunan fabrikasında üretim faaliyetini durdurma kararı aldı.
İşçileri ne bekliyor?
149 bin işyeri kapandı
İçişleri Bakanlığı’nın 81 ile gönderdiği koronavirüs tedbirleri genelgesi kapsamında ülke genelinde 149 bin 382 işyeri faaliyetlerine ara verirken, perakende sektöründe aralarında Boyner, Mavi, YKM, Mudo ve İpekyol’un olduğu 20’den fazla şirket mağazalarını geçici olarak kapattı. Bugün ise Akasya ve Akbatı AVM'lerin sahibi Akiş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. iki AVM'yi de kapatma kararı aldığını borsaya bildirdi. Nişantaşı'ndaki City's AVM de kapandı.
AVM’lerde kısaltılan çalışma sürelerinin çalışanların yıllık izinden mahsup edileceği açıklanmıştı.
Salgın sonrası çoğu Avrupa ülkesinde işçi haklarına dönük yeni düzenlemeler yapılırken Türkiye’de bununla ilgili henüz bir çalışma bulunmuyor.
Peki, üretim ve hizmet faaliyetlerine ara verilmesi işçi hakları açısından ne ifade ediyor?
Doç. Dr. Aziz Çelik
Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde endüstri ilişkileri, emek tarihi ve çalışma hukuku üzerine çalışmalar yürüten Doç. Dr. Aziz Çelik’e göre özellikle iş yerlerinin kapanması, üretime ve hizmete ara verilmesi nedeniyle çalışanlar ciddi bir biçimde gelir kaybı ve işsizlik tehlikesiyle karşı karşıya.
Yasalar ne diyor?
DW Türkçe’ye konuşan Çelik, Türkiye’de yasalara göre üretime zorunlu olarak ara verilmesi durumunda, işverenin, çalışanların ilk bir haftalık ücretinin yarısını ödeme yükümlülüğü olduğunu söylüyor. Çelik’in verdiği bilgiye göre, bir haftalık sürenin bitiminde ise işverenin yine yasalara göre ücret ödeme yükümlülüğü bulunmuyor.
Aziz Çelik, “Bu nedenle koronavirüsle mücadele sürecinde ciddi bir toplumsal tahribatı önlemek açısından toplu ve bireysel işten çıkarmalar bu süre içerisinde askıya alınmalı ve yasaklanmalı” diyor.
İtalya’nın da aralarında olduğu bazı Avrupa ülkelerinde buna dönük uygulamaların gündeme geldiğini vurgulayan Çelik, "Bu süre içerisinde İşsizlik Sigortası kaynaklarından faydalanılarak işçilerin ücret kayıplarının önemli bir bölümünün ödenmesi, koronavirüsün yaratacağı sosyal tahribatla mücadele açısından son derece önemlidir” uyarısı yapıyor.
Bulaşıcı hastalık riski
Kıvanç Eliaçık
Öte yandan binlerce işçinin uzun saatler yan yana çalıştığı fabrikalar bulaşıcı hastalıklar açısından risk oluşturuyor.
DİSK Uluslararası İlişkiler Müdürü Kıvanç Eliaçık, koronavirüsün hızlı şekilde yayıldığı ilk haftalarda özellikle Güneydoğu Asya’daki fabrikalarda işçilerin hızlı bir şekilde enfekte olduğuna dikkat çekiyor. DW Türkçe’ye konuşan Eliaçık, “Özellikle taşeron işçiler temel haklarını kullanamadıkları için risk grubu oluşturdular. Tabii ki sağlık işçileri, taşımacılık iş kolundaki ve ticaret kolundaki işçiler de önemli risk gruplarından oldu. Virüse karşı mücadelede başarılı olanların sendikaların taleplerine kulak veren ülkeler ve hükümetler olduğunu görüyoruz” diyor. Uluslararası sendikal hareketin en önemli talebinin ücretli izin hakkı olduğunu vurgulayan Eliaçık, hak kaybına uğramadan 14 gün sağlık iznine çıkabilen işçilerin kendilerini güvence altına aldığını belirtiyor.
Dünya genelinde sendikaların sağlık hizmetlerine erişim, koruyucu ekipmana erişim, hatta sağlık ikramiyesi gibi talepleri olduğuna değinen Eliaçık, işçilerin hem sosyal haklarının hem de sağlıklı yaşam hakkının ihlal edilmemesi gerektiğine işaret ediyor.
‘Önlemleri denetliyoruz'
Birleşik Metal İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ise örgütlü oldukları fabrikalarda şimdiye dek olağanüstü olumsuz bir durum yaşanmadığını belirtiyor. DW Türkçe’ye konuşan Serdaroğlu, sendikaların bulunduğu fabrikalarda durumun takip edildiğini belirtirken, “Ancak sendikaların olmadığı fabrikalarda durum ne bilmiyoruz” uyarısı yapıyor.
Birleşik Metal İş olarak örgütlü oldukları fabrikalarda 30 bin işçinin çalıştığını ifade eden Serdaroğlu, “Hijyen konusunda, iş güvenliği ve iş kollarının sağlıklı ortamlarda çalışması konusunda alınan önlemleri denetliyoruz. Belirgin bir işten çıkarma da yok. Ancak krizden kaynaklı aylardır yaşanan sıkıntılar devam ediyor” diyor.
Sendikalar koronavirüs salgınına karşı çalışma yaşamında da önlemler alınması gerektiğini vurguluyor.
Sendikalar taleplerini duyurdu
DİSK, 17 Mart’ta salgın süresince işten çıkarmaların yasaklanması, işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşullarının kolaylaştırılması, işsiz kalan ve gelir kaybına uğrayanların fatura ve kredi borçlarının ertelenmesi, hamileler, yasal süt izni kullananlar, engelliler, 60 yaş ve üzerinde olanlara ücretli izin uygulanması gibi maddeleri içeren bir dizi öneri açıkladı.
KESK de 14 Mart’ta yaptığı açıklamada virüse karşı koruyucu önlemlerin artırılması gerektiğini vurgularken, bu süreçte çalışanların hak kaybına uğramaması için yarı zamanlı, vardiyalı çalışma, ücretli izin gibi önlemlerin hayata geçirilmesi çağrısı yaptı.
13 Mart’ta gerçekleştirilen TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu’nda da koronavirüs nedeniyle tüm iş yerlerinde işçi sağlığının korunması için ilave önlemler alınması vurgusu yapıldı.
Sendikalar ve uzmanlar işçilerin hak kayıpları ve işten çıkarmaların önlenmesi için yeni düzenlemelerin şart olduğunu belirtiyor. Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı iş dünyasına dönük tedbirlerden sonra işçi haklarına ilişkin yeni düzenlemelerin gelip gelmeyeceği ise henüz belirsizliğini koruyor.
Pelin Ünker
© Deutsche Welle Türkçe
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!