Roger Federer'in güvenlik görevlisini dinlemesinden öğrenilecek çok şey var

Bireyi değiştiren bir güç

Sporun yalnızca zindelikle alakalı olduğunu düşünmek, kallavi bir yanılgı. Yalnızca kas yapmak, kilo vermek, 'iyi görünmek' için spor yapıyorsanız ortada ciddi bir problem var demektir.

Vücudunuzun değişimi sırasında düşünce yapınız da değişmiyorsa, bunun üzerine çalışmalısınız.

Fiziksel kondüsyonunuza bağlı ve yavan bir özgüvenin sporla ilişkisi yoktur. Sporla değil, sporun vücudunuza verdiği şeyle ilgileniyorsunuz demektir.

Sporun her dalı sabretmeyi, ezeli rakibinize bile saygı duymayı, kimseyi ve hiçbir engeli küçümsememeyi öğretir. Bunları öğrenmediğinizi düşünüyorsanız, dönüp tekrar başlamalısınız her şeye. Etrafınızdakiler bunları öğrenemediğinizi düşünüyorsa, daha da büyük bir problem var demektir.

Bedeni ve ruhu eğitmek meselesi

Bedeni ve ruhu eğitmek meselesiZira spor yapan birey, bedenini türlü güçlüklerle eğitirken aslında ruhunu da eğitir. Böyle olmalıdır. Ruhunuz, zihniniz, bedeniniz bir işbirliği içerisinde olmalıdır. Sporcu ahlâkı denilen şey de tam olarak budur.

İşin ahlakı gereği, toplum üzerindeki etkinizi, ününüzü, herhangi bir anlamda 'gücünüzü' başka kişiler üzerinde kullanmazsınız. Dünyanın en iyi ve en ünlü sporcusu olabilirsiniz. Fakat bu, asla kendinizi başkalarından üstün görmenize neden olmamalı.

 Sporcular nasıl efsane olur?

Efsane olan sporcular, tam da bu nedenle yalnızca fiziksel becerileriyle öne çıkmaz. Onlar, toplumda olumlu intiba bıraktıkları için efsanelerdir. Bir maçta 150 sayı atan basketbolcu elbette her zaman hatırlanır, fakat karakteriyle de öne çıkmak, bir sporcunun gelebileceği en üst mevkilerdendir. Kime "harika bir sporcuydu" diyorsanız, arkasında böyle bir neden vardır.

Federer'i efsaneleştiren nedir?

Nitekim, tenisin 2000'li yıllardaki efsane ismi Roger Federer de gerek korttaki gerek kort dışındaki davranışlarıyla efsaneleşti. Müthiş yetenekli, gerçek anlamda başarılı bir sporcu olmasının yanında, hem rakiplerine hem de dünyanın geri kalanına saygı duyduğunu gözlerinde görürsünüz. Bunu samimi bir şekilde hissettirir. 'Ekselansları' Federer için maçın ortasında ya da başka bir ortamda olmak fark etmez. Ona göre, bir yerde insan varsa, saygı da olmalı. Bunu her hareketinden hissetmek mümkün.

İşini yapana saygı göstermek

Bu yazıyı yazmama neden olan şey ise, yine Federer'in kalpleri eriten bir davranışı... Kendisi bir maç için soyunma odasına giderken üzerinde kimlik kartı bulunmadığı için güvenlik görevlisi tarafından durduruluyor. Federer sakince yardımcısının gelmesini bekliyor. Yardımcısı gelip kartını görevliye gösterdikten sonra ise aynı sakinlikle hayatına devam edip soyunma odasına giriyor. Kendisiyle aynı üne sahip, başka bir işle uğraşan bir kişinin başına bunun geldiğini düşünün. Neler olurdu?

Bizden bir örnek vereyim, empati yapmamız kolaylaşsın. Hayatınızda "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" cümlesini kaç kez duymuşsunuzdur? Birinin özellikle size söylemesine gerek yok, kulak misafiri olmanız kâfi. Çok duymuşsunuzdur, değil mi?

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"

Peki, güvenlik görevlisi Federer'in kim olduğunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor! Fakat bunu yapmak zorunda. Çünkü o kapıdan içeri giren herkesin sorumluluğu, o güvenlik görevlisinin üzerinde. Federer'i Federer'den korumak bile onun sorumluluğu. Bu nedenle durduruyor 'Ekselansları' Federer'i. Federer de ona "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" demek yerine, medeni bir şekilde işini yapana saygı duyup bekliyor. Bu kadar basit.

Aslında hayat bu...

Yani aslında, herkes işini gücünü yapıyor. Herkes görevini yerine getirmekle yükümlü. 'Kim olduğumuzu' öğretmeyi değil, etrafımızdakilerin 'ne yapmak istediklerini' anlamaya çalışsak, hayat bu kadar komplike olmayacak.

Herkese sporcu ahlâkı ve Federer'deki saygı şart.