DİSK İşbirlikçi sendikal çizgiden hesap soran öfkeyi diğer iş kollarına yaymak sorumluluğumuz
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, metal işçilerinin Bursa’da başlayıp, Kocaeli, Sakarya ve Ankara’ya yayılan direnişlerine ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada DİSK’in sorumluluğunun metal işçisinin işbirlikçi sendikal çizgiye öfkesini diğer iş kollarına yaymak olduğu vurgulandı
- 23 Mayıs 2015, Cumartesi 19:55
- A-
- A+
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, metal işçilerinin Bursa’da başlayıp, Kocaeli, Sakarya ve Ankara’ya yayılan direnişlerine ilişkin bir açıklama yaptı. Beko açıklamasında “Metal işçileri insanca yaşam, söz ve karar hakkı için direnmektedir” dedi. Metal işçisinin direnişinin yıllardır sürdürülen sömürü ve baskıya karşı büyük bir başkaldırı olduğunu söyleyen Beko, “Bu başkaldırı insanca yaşam ve çalışma koşulları talebiyle birlikte, 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü eliyle kurulup bugüne dek geliştirilen sömürü çarkına köklü bir itirazdır. Yani, “eşit işe eşit ücret”, “sendikal örgütlenme özgürlüğü” ve “sendika içi demokrasi” talebiyle yürüttükleri mücadele sadece işverene karşı değil, devlet ve sermaye yanlısı işbirlikçi sendikal anlayışa karşıdır” dedi.
Beko, “Metal işçilerinin isyanının ilerici/demokratik sendikal birikimle buluşmasını sağlamak; direnişin sönümlenmesine engel olmak için çaba sarf etmek; işbirlikçi sendikal çizgiden hesap soran bu öfkeyi diğer iş kollarına yaymak, vazgeçemeyeceğimiz sorumluluklarımız arasında yer alıyor” derken metal işçisinin ihtiyaçlarına ilişkin tüm DİSK ailesi nin kapısının sonuna kadar açık olduğunu da belirtti.
Açıklamanın tam metni şöyle;
Sınıf kardeşlerimiz metal işçilerinin önce Bursa’da çeşitli fabrikalarda özgüven ve kararlılıklarıyla başlattıkları direnişler yayılarak Kocaeli, Sakarya ve Ankara’ya ulaştı.
Eylemin başlangıcında ve temelinde işbirlikçi sendikal anlayışa ve işçilerin ekonomik kayıplara yol açan tutumuna yönelik itirazların öne çıktığı gözükmektedir. Zira, işbirlikçi/sarı sendikanın imzaladığı toplu sözleşmelerde metal işçisinin ücretleri gerilemeye devam etti. Özellikle işe yeni başlayan işçiler daha önce kazanılan haklardan yararlandırılmadılar.
Türkiye’nin en büyük 500 firmasının 172’si metal işkolundadır ve metal işkolu, madenler gibi Türkiye’nin kârlılık oranı en yüksek işkollarından biridir. Otomotiv sektörü geçtiğimiz yılın ihracat şampiyonu idi. Kuşkusuz ki, bu “başarı tablosunun” arkasında sefalet ücretleri var, işçilere yaşam şansı tanımayan, günlük 11 saate varan uzun çalışma saatleri var.
Metal işçisinin giderek yoksullaşmasının aksine metal sermayesi büyüdü. Son 10 yılda işçi başına üretim miktarı da artmasına rağmen söz konusu üretim ve “verim artışı” işçilerin ücretlerine yansıtılmadı.
Metal işçileri insanca yaşam, söz ve karar hakkı için direnmektedir. Metal işçisinin direnişi, yıllardır sürdürülen sömürü ve baskıya karşı büyük bir başkaldırıdır. Bu başkaldırı insanca yaşam ve çalışma koşulları talebiyle birlikte, 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü eliyle kurulup bugüne dek geliştirilen sömürü çarkına köklü bir itirazdır. Yani, “eşit işe eşit ücret”, “sendikal örgütlenme özgürlüğü” ve “sendika içi demokrasi” talebiyle yürüttükleri mücadele sadece işverene karşı değil, devlet ve sermaye yanlısı işbirlikçi sendikal anlayışa karşıdır.
Toplu iş sözleşmesi süreçlerinde işçiyi sürece katmayan, görüşlerini almayan, işyeri temsilcilerini işçilerin bilgisi olmadan kendisi belirleyen, yani sendika içi demokrasiyi işletmeyen, buyurgan, tepeden inmeci, işverenle uyumlu ama işçiyle bağı kopuk “sendikacılık” karşısında, sonunda patlayan işçinin öfkesidir bu. Geleceklerini belirlemek için direnen metal işçileri, iş, emek, demokrasi ve onur mücadelesi vermektedir.
Haklı taleplerini doğrudan eylemle ifade eden işçilerin örgütlülüğünü kırmak için hemen ilk eylemlerin ardından işbirlikçi sendika, işverenler ve hükümet temsilcileri yeni baskı ve saldırılara başladılar. Sarı sendika ve işverenler direkt, hükümetse gerek Babacan’ın ağzıyla ve gerekse savcı tehdidiyle aba altından sopa gösterip, eylemleri, haklı ve meşru fiili grevleri, yayılan direnişleri “yasadışı” ilan ettiler.
Fakat, Gezi Direnişi’nde “Nereden çıktı bu?” şaşkınlığı yaşayan 12 Eylül devamcılarının “Metal Ayaklanması” karşısında da benzer şaşkınlık yaşayarak, üretimin durdurulması ve işten atma tehditleri, hükümet/savcı/polis tehditleriyle karşı atağa geçmeleri sonucu değiştirmeyecektir.
12 Eylül’ün bir ürünü ve devamcısı işbirlikçi sendikal anlayışa ve düzenine karşı metal işçisinin isyanının yayılarak gelişmesi umut vericidir ve sonuç ne olursa olsun, sınıf kardeşlerimizin bu onurlu kavgaları sınıf mücadelesine önemli bir deneyim/miras bırakmıştır şimdiden.
Hukuksuz olan, yasadışı olan, metal işçilerinin haklarının, sendikal özgürlüklerinin ihlal edilmesi, işçilerin temsilcilerini özgürce seçme haklarının engellenmesidir. Metal işçilerinin talepleri, bu ülkenin taşeronluğa, güvencesizliğe, iş cinayetlerine itilen milyonlarca emekçinin talebidir.
Taban inisiyatifinin kullanılması, işyeri komiteleri, işçinin söz ve karar hakkının sendikal demokrasinin temelini oluşturması DİSK’in en temel ilkelerindendir.
Hükümetin, işverenlerin ve sarı sendikanın yıllardır baskı ve zor kullanarak sürdürdükleri “korku düzenini” aşarak 12 Eylül düzenini metal işkolunda “dağıtan” metal işçilerinin, sınıf kardeşlerimizin, deprem etkisi yaratan bu onurlu ve dinamik direnişlerini yürekten selamlıyoruz!
Bu nedenlerle, metal işçilerinin isyanının ilerici/demokratik sendikal birikimle buluşmasını sağlamak; direnişin sönümlenmesine engel olmak için çaba sarf etmek; işbirlikçi sendikal çizgiden hesap soran bu öfkeyi diğer iş kollarına yaymak, vazgeçemeyeceğimiz sorumluluklarımız arasında yer alıyor.
Sınıf kardeşlerimizin yanlarında olduğumuzu, her türlü ihtiyaçlarına karşı tüm DİSK ailesinin kapılarının sonuna kadar açık olduğunu bilmelerini istiyor, tüm direnişçileri tek tek dostça, kardeşçe, yoldaşça kucaklıyoruz.
BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!