İşçi eylemleri uykularını kaçırıyor!

İşçi sınıfının sendika merkezlerinin ihanetçi tutumundan korunmak için atması gereken ilk adım taban örgütlülüklerini inşa etmektir. Böylece sınıfın inisiyatifi ele almasının zeminini düzlemektir. Ancak bu zeminde sendika ağalarının ihanetlerinin önüne geçilebilir. Sendika ağalarından hesap sorulabilir.

İşçi eylemleri uykularını kaçırıyor!
  • 22 Haziran 2014, Pazar 19:59

İçinde bulunduğumuz dönemde işçi sınıfının mücadele isteği ve bunun göstergesi olan eylemleri artıyor. Direnişler, grevler, fiili işgaller yaşanıyor. Eylemler giderek daha militan bir tarza bürünüyor.

İşçi eylemleri hem kapitalistlerin, hem AKP iktidarının uykularını kaçırıyor. Militan bir sınıf hareketinden en az kapitalistler kadar sendika patronları da korkuyor. Sınıf hareketindeki militanlaşma eğilimlerini kırmak için sendika ağaları tüm hünerlerini sergiliyor, dalgakıran rolleriyle işçi sınıfının mücadele isteğini boğmaya çalışıyorlar.

Sendikal bürokrasi dalgakıran rolünü sürdürüyor

Greif işgali sadece sınıfın militanlaşan mücadeleci tutumuna değil, sendikal bürokrasisinin ihanetine ışık tutması nedeniyle önemli bir yerde duruyor. Gelinen yerde işçi sınıfının hakları ve geleceklerini kazanması mücadelesinin sendika bürokratlarına karşı mücadelede alınacak mesafe ile doğrudan bağlantılı olduğu tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmış bulunuyor.

Sendikal bürokrasiye karşı mücadeleyi zayıflatan birçok yaklaşımda, içinden geçtiğimiz dönemde öne çıkıyor. Sendika ihanet şebekelerinin önemli bir kısmı devlet güdümlü sendikacılığın rafine örnekleridir. Öte yandan “sol” söylemli DİSK’in de çıkışındaki ruhtan ne denli uzaklaştığını Greif direnişi çıplak bir şekilde ortaya koymuştur. İhanet sadece Rıdvan Budak ve şürekasıyla sınırlı kalmamış, DİSK Başkanlar Kurulu da yaptığı açıklamalarla Rıdvan Budaklar’ın arkasında saf tutmuştur.

Greif direnişi ister devlet güdümlü olsun, ister sol maskesi takmış olsun bir bütün olarak sendikal bürokrasisinin ihanet çizgisinin kanıtı olarak kayıtlara geçti. Militan mücadeleleri ile Türkiye gündemine oturan Greif işçilerinin eylem dalgasını kırmak için sendika ihanet şebekesi elinden geleni ardına koymadı.

Dünden bugüne yaşananlar sendika bürokratlarının işçi hareketine önderlik etmek için niyetleri ve düşünceleri olmadığının göstergesidir. Bu durum yıllardır süren sendika bürokrasisinin pratiğidir. İşçi sınıfının düşük ücret, ağır çalışma koşulları ve zam furyaları altında inim inim inletilmesine göz yumanlar cephesinde sendika patronları da yer almaktadır.

Sendika patronları hakları ve gelecekleri için harekete geçen işçi sınıfın tablosundan en az kapitalistler kadar korku duyuyorlar. Koltuklarını kaybetmemek için kapitalistler ve devletleriyle karşı karşıya gelmemek için işçi sınıfı hareketinin karşısına dikilmekte, eylemsel süreçleri boğmak için mesai yapmaktadırlar.

Sendika ağaları, sendikal yasalar için üçlü danışma kurullarında yer alıyorlar. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nunda yer almaktan, sefalet zamlarını onaylamaktan geri durmuyorlar. Özelleştirme operasyonlarında sermaye cephesinin yan örgütü gibi hareket ediyorlar. Ayrıca işçi sınıfına dayatılan güvencesiz ve geleceksiz yaşamı ise onaylıyorlar.

Sınıfa yönelik saldırılarda AKP iktidarı tarafından dikkate alınmayan bürokratlar tabanın tepkisinden çekinerek pazarlık süreçlerinin dışında kalmak zorunda kalıyorlar. Söylemde yaşananlara muhalefet ediyorlar. Ama somut bir eylem planı ortaya koymaktan özenle kaçınıyorlar. Taşeronluk yasa taslağı ile ilgili DİSK’in yaptığı açıklamalar, aldığı tutum bu durumun en açık göstergesidir.

Sendika kasalarının boşaltılması sıradanlaşmış, işçi aidatlarıyla ayrıcalıklı yaşam bürokratlar için rutinleşmiştir. Delege pazarlıklarında verilen rüşvetler, yapılan eğlence masrafları büyük ölçüde kanıksanmıştır. Araba, daire ve şişirilen cüzdanlar karşılığında toplusözleşmelerin satılması, patronlarla yapılan pazarlıklarda mücadeleci işçilerin işten attırılması, kafa kol ittifakları ve kirli koltuk pazarlıkları… Tüm bunlar yaşanan çürümeyi anlatmaya yeter de artar bile…

Sendikal ihanetin panzehiri taban örgütlülükleridir

Sınıf saflarındaki hareketlilik artıyor. Sermayenin saldırılarına karşı öfke büyüyor. Bu gelişmeler sınıf hareketinin politikleşmesinin olanaklarını da büyütüyor. Özellikle de bu süreçte emekçi kitlelerin, sermayenin saldırıları kadar, sendikal bürokrasinin ihanetleri için de sürekli uyarılması gerekiyor. İşçilerin örgütlenmesi ve gelişen eylemliliklerde inisiyatifin tabanda olması, tabanda yer alan öncü işçilerin önderliği üstlenmesi için azami çaba sarf edilmesi yaşamsal önemdedir.

İşçi sınıfının sendika merkezlerinin ihanetçi tutumundan korunmak için atması gereken ilk adım taban örgütlülüklerini inşa etmektir. Böylece sınıfın inisiyatifi ele almasının zeminini düzlemektir. Ancak bu zeminde sendika ağalarının ihanetlerinin önüne geçilebilir. Sendika ağalarından hesap sorulabilir.

Taban örgütlülüğüne dayalı direnişlerin yarattığı sonuçlar için Greif deneyimine bakmak fazlasıyla yeterlidir. Greif işçileri, direnişin her anında “Söz, yetki, karar işçilerin!” anlayışı ile hareket ettiler. Bu temel anlayış Greif işçilerinin direnişini boğma cephesini zorladı. Bu açıdan Greif işçileri önemli bir deneyime imza attılar. İşçi demokrasisinin, ancak taban örgütlülüğünü oluşturan işçiler tarafından hayata geçirebileceğini kanıtladılar.

Söylemde “söz, yetki, karar işçilerin” diyen reformist cenahın önemli bir kısmı, Greif işçilerinin güçlü taban örgütlülüğüne sahip olmasından tıpkı sendika ağaları gibi korktular. Greif direnişi, taban örgütlülüğünün nasıl olması gerektiğini ve sınıfın katılımının en demokratik biçimi olarak sınıfın tarihine yazıldı. Sonuç olarak işçi hareketinin mücadele düzeyinin yükseltilmesi, topyekûn mücadelenin örgütlenmesi için gerekli olan işçinin öz yönetim ve inisiyatifinin sürece yansımasının ürünü olan taban örgütlenmelerinin varlığına bağlıdır. İşçi hareketi ancak yeni Greif’lerle sermayenin saldırılarını ve bu saldırılara çanak tutan sendika ağalarının ihanetlerini püskürtebilir.

Reformistler sendika ağalarını rahatlatıyor

Bugünkü sendikalar gerçeği, burjuva politikasının da sosyal reformizmin de çürümüşlüğünü gözler önüne sermektedir. Reformistler işçi hareketi içinde kendilerini güçlü hissettikleri her yerde kimseyi dikkate almadan eylemsel süreçlerde benmerkezci bir yaklaşım sergiliyorlar. Sendika yönetimlerinde koltuk kapmak için her türden ilkesiz ittifaka giriyorlar. Bu tutumu kimi zaman gericilerle ortak liste çıkarma noktasına kadar vardırıyorlar. Devrimci işçi hareketinden ise ölesiye korkuyorlar. Ayrıca devrimcileri sendikalardan atmak için sendika bürokratlarına örtülü destek sunuyorlar.

Reformistler sermayenin sınıfa yönelik kesintisiz saldırılarından bahsederler. Yılların kazanımlarının bir çırpıda ortadan kaldırılmasından yakınırlar. Özelleştirmenin yarattığı işsizlik, sendikal hakların engellenmesi ve kullandırılmamasından şikayet ederler. Yer yer sendika ağalarını eleştirirler. Öte yandan sendika yönetim koltuklarından birine oturma şansı doğunca da bir çırpıda çark edip sendika ağalarına yönelik eleştirilerini unuturlar.

Reformistler için sendikaların devrimcileşmesi için adımlar atmak uçuk fikirlerdir. Sendika ağalarına karşı bir mücadele programı ortaya koymak gereksizdir. Taban örgütlerine dayalı mücadele hayaldir. Greif direnişi “uç”, “sol sekter” bir yaklaşımın ürünüdür. İşçi sınıfının taban örgütlülükleri aracılığı ile bilinçlendirilip örgütlülüğünün güçlendirilmesi gereksiz, anlamsız bir çabadır. Taban örgütlülüğü savunusu yapan sınıf devrimcileri marjinaldir. Oysa işçi sınıfının öz örgütlükleri olan taban örgütleri eylemlerin kazanımla sonuçlanmasında ve sınıfın birliğini sağlamada kavranacak temel halkadır.


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

yukarı çık