Sibaş Gıda işçileri: Kapı oradaysa sendika burada
Sibaş Gıda fabrikasında, sendikalaştıkları için işten atılan Tek Gıda-İş üyesi işçilerle sendikalaşma süreçlerini ve mücadelelerini konuştuk.
ydın’ın Söke ilçesinde faaliyet gösteren ve 237 işçinin çalıştığı Sibaş Gıda fabrikasında, sendikalaştıkları için işten atılan Tek Gıda-İş üyesi işçilerle sendikalaşma süreçlerini konuştuk. Düşük ücretle ve kötü koşullarda çalıştıklarını belirten işçiler, yönetime taleplerini ilettiklerinde ise işten atma tehdidiyle karşılaştıklarını söylüyor. İşçiler, “Kapı oradaysa sendika burada dedik ve çareyi sendikalaşmakta bulduk” diyor.
Turşu, konserve, kurutulmuş domates üretimi yapılan fabrikada sitrik asit, asetik asit, sodyum benzoat, kükürt gibi kimyasallarla çalıştıklarını anlatan işçiler, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarının fabrikada uygulanmadığını söyledi. “Turşu yapımı için kullanılan asitler ve domates için kullanılan kükürt fabrikada astım rahatsızlığına sebep oluyor” diyen işçiler, tepki göstermeleri üzerine fabrikaya havalandırma sistemi yapıldığını anlattı. İşçiler, “Ama ‘Havalandırma sistemini çalıştırmak maliyetli’ diyerek çalıştırmıyorlar” dedi.
‘FABRİKAYA ÖMRÜMÜZÜ VERDİK’
İşe girdiklerinden bugüne hep asgari ücretle çalıştıklarını belirten bir işçi şunları söyledi: “Biz işe girdiğimizde 17 yaşındaydık. Fabrika küçüktü, ömrümüzü verdik büyüdü. İlk yıllar sigorta nedir bilmedik. Daha sonra sigortamız yapıldı. Fabrika kurulduğundan beri asgari ücretle çalışıyoruz. Müdürler, şefler her zaman işçilere kötü davranıyor. Özellikle kadın işçileri daha zayıf gördükleri için, daha kaba davranıyorlar ve daha sert sözler ediyorlar.”
Sadece gece vardiyasında servis olduğunu ifade eden bir işçi de “Bu işi de kamyonet tipi bir araçla güvenlik görevlisi yapıyor. 5 kişilik araca 8-10 kişi biniyoruz ve hepimizi taşımak için 5-6 kere gidip geliyor. Mesai bittikten 2 saat sonra ancak eve varan işçiler oluyor” diye konuştu. Daha önce servis olmadığı için eve yaya giden arkadaşları Şadiye Şirin’in yolda araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini belirten işçiler, ilk defa o gün işi durduklarını söylediler.
Kendi inisiyatifleriyle yıllık izin kullanamadıklarını belirten bir işçi, “Müdür isterse izine çıkabiliyoruz. İzne çıkıyorsun ama 3 gün sonra iş var diyerek seni geri çağırdıkları da çok oluyor. Doğru dürüst bir tatil yapamıyoruz. Yaz aylarında işler daha yoğun oluyor. Pazar günleri çalıştırıyorlar ama kart bastırmıyorlar. Bordroda pazar çalışması gözükmüyor, resmiyette o gün çalışmamış oluyoruz. Zamlı ücret ödenmesi gerekirken, kayıt dışı olarak elden normal ücret ödüyorlar” dedi.
TAZMİNATSIZ ATMANIN YOLUNU BULDULAR
2007 yılına kadar işten çıkarılan hiçbir işçiye kıdem tazminatının ödenmediğini anlatan bir işçi de şöyle konuştu: “2007 yılında bir kadın arkadaşımız işten çıkarıldı. Fabrika tarihinde ilk defa o arkadaş mücadele ederek kıdem tazminatını aldı. O yıldan sonra atılan herkes kıdem tazminatı istemeye başladı. Artık işten atmak istedikleri işçiye direkt ‘Sen işi bırak’ demiyorlar. 3 gün izinlisin diyorlar. 3 gün sonra işbaşı yapmaya gelince ‘Sen habersiz 3 gün işe gelmedin’ diyerek işten atıyorlar.”
Sibaş’ın 2016 yılında Türkiye’nin en fazla ihracat yapan ilk 1000 şirketi arasına girdiğini ve gıda sektöründe en fazla ihracat yapan 7. şirket konumunda olduğunu belirten işçiler, şirketin her geçen gün büyüyerek daha fazla kâr ettiğini, fakat bu başarıya ulaştırmalarına rağmen işçilerin payına sadece teşekkür düştüğünü söylüyor. 13 yıldır Sibaş’ta çalıştığını belirten bir işçi, “Benim aldığım ücret ile, 4 ay önce işe başlayan arkadaşımın ücreti aynı, ikimiz de asgari ücret alıyoruz. Sibaş her geçen gün büyüyor, daha fazla kâr ediyor ama biz 13 yıldır yerimizde sayıyoruz, işçinin payına bir tek aldığı plaket düşüyor” dedi.
Fabrika yönetiminin, kendilerini köle olarak gördüğünü belirten bir işçi, “500 TL versek de çalışır bu köylüler” diyor bir fabrika yöneticisi. Bunu bir işçi arkadaşımız kulağı ile duymuş. Sibaş, onlarca ülkeye mal gönderiyor ama bizlere küflenmiş konserveleri veriyor eve götürelim diye” şeklinde konuştu.
Çalışma koşulları ile ilgili taleplerini ilettiklerinde “Fabrikanın kuralları böyle, işine gelirse”, ücret artışı talep ettiklerinde “Çalışacaksan çalış, yoksa kapı orada” şeklinde yanıtlar aldıklarını dile getiren işçiler, “Biz de çareyi sendikalaşmakta bulduk. İşten atma tehdidine karşı, ‘kapı orada’ anlayışına karşı, ‘sendika burada’ diyoruz” dedi.
YA FABRİKAYA KİLİT VURUN YA DA SÖZLEŞME İMZALAYIN
Sendikalaşma süreçlerini anlatan işçilerden biri, “İşçi arkadaşlarla evlerde toplanıp konuşmaya başladık. Fabrikadaki ağır iş yükü ve ücretlerin düşük olmasına karşı biz de insanca çalışmak ve insanca yaşanacak bir ücret için sendikalı olmaya karar verdik. Sendikaya üye olduğumuzu duyan fabrika müdürü ve şefler, hakları olmamasına rağmen bizlerden e-devlet şifremizi istediler, şifreleri vermeyen 8 arkadaşımızı da işten attılar. Bunun üzerine aynı gün 25 işçi arkadaşımız PTT’ye giderek e-devlet şifrelerini aldı ve sendikaya üye oldu. Sendika çalışma bakanlığından yetki belgesini aldı. Fakat patron sendikayı kaldıramam, batarım diyerek 35 arkadaşımızı daha işten attı. Şu an işe iade davalarını açtık ve patrona sendika ile masaya oturması için çağrıda bulunduk” dedi.
Sendikalaşmadan önce birbirlerine güven duymadıklarını anlatan işçiler ancak sendikal örgütlenme sürecinde bunu da yıktıklarını belirtti. Bir işçi, “Dün birbirleriyle sadece selam alıp veren işçi arkadaşlarımız bugün günde 2-3 kez bir araya gelerek süreci tartışıyorlar. Sibaş’ta çalışanların yüzde 80’i aynı mahallede oturuyor. Bizim aramızdaki dayanışma ve birlik ruhu bütün mahalleyi de kaplamış durumda. İstediğimizde birlik olabildiğimizi gördük, birlik olunca da neler yapabileceğimizi daha iyi anladık. Sibaş patronunu uyarıyoruz: Adamlarını genç kızların babalarına göndererek ‘Kızın ekmeğinden olmasın, sendikadan istifa etsin’ şeklinde tehditler savurmaktan vazgeçin. ‘Dışarıda iş bekleyen çok, sendikadan istifa etmeyeni işten atar yeni işçiler alırız’ demeyi de bırakın. Ya fabrikanın kapısına kilit vuracaksınız ya da işçilerle anlaşacak ve sendikayla toplusözleşme imzalayacaksınız. Bunun artık başka yolu yok!” diye konuştu.
21 Şubat’ta yetkiyi aldıklarını belirten Tek Gıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Adem Çınkır da “Atılan işçilerle ilgili işe iade davası açtık. Müdür ve şeflerin hapisle cezalandırılmaları için savcılığa suç duyurusunda bulunduk” dedi.
FABRİKADA AYRIMCILIK VAR
Fabrikada çalışan işçilerin sürekli işten atılma tehdidi altında çalıştığını söyleyen Sendika İşyeri Temsilcisi Ayten Ulutaş da şunları söyledi: “Kadın işçiler sürekli tehdit ediliyor, ağır hakaretlere maruz kalıyor. Üç kişinin yapması gereken işi bir arkadaşımız yapıyor. Fabrikada çalışan erkek arkadaşlarımız, bazen zorunlu mesaiyi reddedip kalmayabiliyor, fakat kadın işçilerin zorunlu mesaiye kalmama gibi bir hakkı yok. Fabrika yöneticisi gelir, ‘Bugün şu kadar üretim yapacağız’ diyerek bir kota belirler. Sonrasında ise herkesin birbiri ile rekabet etmesini istiyor. Kim daha fazla mal çıkaracak yarışın diyerek not tutuyor. Günlük kotayı dolduruyoruz, pestilimiz çıkıyor, eve gidip yarın işe gelince dünden daha fazla kota istiyorlar.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!