Kimliği iptal edilen özel güvenlik görevlisinin kimliği iade edildi

Güvenlik görevlilerinin veya güvenlik görevlisi olmak isteyenlerin karşılaştığı en büyük sorunlardan birisi güvenlik arşiv araştırmasıdır. Hakkında hiçbir mahkûmiyet kararı olmayan birçok kişi ne yazık ki güvenlik görevlisi olmadığı gibi mevcut kimlikleri iptal edilen birçok mağdur işçi özel güvenlik görevlisi vardır.

Kimliği iptal edilen özel güvenlik görevlisinin kimliği iade edildi
  • 23 Aralık 2019, Pazartesi 20:31

Ne yazık ki, Ülkemizin kanayan yarası olan bir de taşeron sistemi de vardır. Bu taşeron sistemine yol açan ise 2004 yılında 5188 özel güvenlik kanunudur. Özel güvenlik kanununda aslında kendi bünyesinde güvenlik hizmetini yürütmek isteyen kurum ve kuruluşların Emniyet özel güvenlik şubeye başvurmaları halinde çok basit bir iki evrakı emniyete vererek kendi bünyelerinde özel güvenlik görevlilerini çalıştıra bilirler. Yasanın yürürlüğe girdikten sonra birçok kişi işinden olduğu gibi işçi özel güvenliklerine ek bir maliyet getirmiştir. Mevcut çalışan hakkında hiçbir mahkeme kararı olmayan birçok özel güvenlik görevlilerinin kimliği iptal edilmiştir. Bununla ilgili özel güvenlik hakları hukuk servisi olan A&KONYAR HUKUK OFİSİ kimliği iptal edilen birçok özel güvenlik görevlisinin kimliğinin geri almasını yeniden mesleklerine geri dönmesine sağlamıştır. Kimliği iptal edilen özel güvenlik görevlisi Özel Güvenlik Haklarının kurucusu Abdurrahman KONYAR ile iletişime geçip yapılan görüşme sonrasında kendisine yapılan bu işlemlerin Hukuka aykırı olduğunu ve bu sebepten dolayı dava açmaları halinde kimliğin iade edilmesini hususunda emekçi özel güvenlik görevlilerine görüş belirtmiştir. Bu doğrultuda emekçi güvenlik görevlilerin dava açıp mahkemenin emniyetin yaptığı işlemlerin hukuka aykırı bulunup özel güvenlik görevlisinin kimliğinin iadesine yönelik karar verilmiştir.

Abdurrahman KONYAR

Özel Güvenlik Hakları

Özel Güvenlik Hukuk İşleri Bilgilendirme.

0541 885 0404

 


  T.C.
 İSTANBUL  2. İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO       : 2019/762
KARAR NO    : 2019/2264

DAVACI    : BİLGE K.........R
VEKİLİ      : Av. ........... KONYAR
                  

DAVALI    : İSTANBUL VALİLİĞİ 
VEKİLİ    : AV. 

  DAVANIN ÖZETİ    :Davacı tarafından, özel sektörde özel güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayken, Özel Güvenlik Kimlik Kartını(çalışma izni) yenilemek için yaptığı başvuru üzerine 5188 sayılı Yasanın 10.maddesinin (h) bendinde yer verilen güvenlik soruşturmasının olumlu olmak amir hükmü uyarınca yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz olduğu gerekçesiyle İstanbul Valiliğinin 30.01.2019 tarih ve 2019/283 sayılı onayı ile özel güvenlik görevlisi olmasının uygun görülmemesine, G05317323 seri nolu silahlı özel güvenlik kimlik belgesinin iptaline dair İl Özel Güvenlik Komisyonunun kararının; özel güvenlik kimlik kartının iptalinin hiçbir somut delile ve bilgiye dayalı olmadığı, uzun süre TSK bünyesinde uzman olarak görev yaptığını, hakkında açılmış soruşturma veya ceza davası olmadığı,işlemin hukuka aykırı olduğu belirtilerek işlemin iptali istenilmektedir.

SAVUNMA ÖZETİ           : Savunma dilekçesi süresinde verilmemiştir.

TÜRK  MİLLETİ  ADINA

Karar veren İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nce gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından, özel sektörde özel güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayken, Özel Güvenlik Kimlik Kartını(çalışma izni) yenilemek için yaptığı başvuru üzerine 5188 sayılı Yasanın 10.maddesinin (h) bendinde yer verilen güvenlik soruşturmasının olumlu olmak amir hükmü uyarınca yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz olduğu gerekçesiyle İstanbul Valiliğinin 30.01.2019 tarih ve 2019/283 sayılı onayı ile özel güvenlik görevlisi olmasının uygun görülmemesine, G05317323 seri nolu silahlı özel güvenlik kimlik belgesinin iptaline dair İl Özel Güvenlik Komisyonunun kararının iptali istemiyle açılmıştır.
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'un "amacı" kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyetteki özel güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemek olarak belirlenmiş; aynı Kanun'un 7. maddesinde, özel güvenlik görevlisinin yetkileri, 8. maddesinde ise, silah bulundurma ve taşıma yetkisi düzenlenirken, Kanun'un amacına koşut biçimde, yani özel güvenlik hizmetinin "kamu güvenliğini tamamlayıcı niteliği"nin gereği olarak, zor kullanma ve yakalama yetkisine yer verilmiştir.
Sözü edilen niteliği, diğer bir ifadeyle genel ve önleyici kolluk biçimindeki kamu hizmetinin tamamlayıcı bir unsuru olarak özel güvenlik hizmetini görecek olanların belirlenmesinde yetkili ve görevli idarenin, bu hizmetin niteliği ve gereği olarak, değerlendirme ve takdir yetkisiyle donatıldığında şüphe yoktur.
Nitekim, 5488 sayılı Kanun'un 10. maddesinde, özel güvenlik görevlisi olacaklarda aranacak şartlar arasında "güvenlik soruşturmasınının olumlu olması"na yer verilmiş; "çalışma izni" başlıklı 11. maddesinde, özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilecekler ile özel güvenlik şirketlerinde, alarm izleme merkezlerinde ve özel güvenlik eğitimi verecek kurumlarda kurucu ve/veya yönetici olarak çalışacaklar hakkında valilikçe güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması, soruşturma sonucu olumlu olanlara özel güvenlik temel eğitimini başarıyla bitirmiş olmak şartıyla çalışma izni verilmesi, ayrıca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının her kimlik verilmesi veya ihtiyaç duyulması halinde yenilenmesi, yönetici veya özel güvenlik görevlisi olabilme şartlarını taşımadığı veya bu şartlardan herhangi birini sonradan kaybettiği tespit edilenlerin kimliği iptal edilmesi esası benimsenmiştir. 
Diğer yandan aynı düzenlemeyle "terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya irtibatı olduğu tespit edilen kişi"lerin özel güvenlik alanında faaliyet yürüten şirket veya birimlerde çalışmaları yasaklanmıştır.
Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin "Özel Güvenlik Görevlisi Çalışma İzni" başlıklı 17. maddesinin son fıkrasında, "Özel güvenlik görevlisi ve yönetici olacaklar hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması temel eğitim sertifikasının düzenlendiği tarihten, beşinci ve altıncı fıkralarda belirtilen kişiler için ise başvuru tarihinden itibaren her beş yılda bir yenilenir. Özel güvenlik görevlilerinde ve yöneticilerde aranan şartlardan herhangi birisinin kaybedildiğinin tespiti halinde kimlik kartı ve çalışma izni Bakanlıkça/valiliklerce iptal edilir." hükmü yer almıştır.
Ancak aktarılan düzenlemelerde "güvenlik soruşturması" ve "arşiv araştırması"nın yöntemi ve kapsamı hakkında bir kurala yer verilmediğinden, bu soruşturma ve araştırmanın, 4045 sayılı Kanun uyarınca yayımlanan "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği" kapsamında tanımlanabileceği açıktır. Sözü edilen Yönetmeliğe göre "arşiv araştırması" kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp, aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup, olmadığının mevcut kayıtlardan saptanmasını; "güvenlik soruşturması" ise kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp, aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup, bulunmadığının, ahlaki durumunun, yabancılar ile ilgisinin ve sır saklama yeteneğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanması ve değerlendirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca bu araştırma ve soruşturmanın, 5188 sayılı Kanun'un açık hükmü karşısında, ilgilinin terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya irtibatınının olup, olmadığını kapsayacağında da şüphe yoktur. 
Bu aşamada, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara "iltisak veya irtibat" kavramının anlamı ve kapsamı üzerinde de durulmalıdır.
Ceza yargısının istikrar kazanmış kararlarında açıklandığı üzere, "... örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir. Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm İşlemek İçin Örgütlenme, Syf.383 vd.) Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin 'suç işlemek amacı' olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)" (Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 15/04/2019 tarihli, 2019/2580 sayılı karar.)
Yine aynı kararda, örgütsel faaliyet olarak kabul edilen eylemlerin, sanığın konumu ve kişisel özelliklerine göre sempati ve iltisak boyutunu aşmasının, örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluluk içermesinin örgüt üyesi olarak kabul edilmesine ölçüt olarak görüldüğü, ancak konusu suç oluşturmayan fakat örgütün amacına hizmet eden faaliyetlerin ise yardım suçunu oluşturabileceğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Buna göre "irtibat ve iltisak" kavramının, örgüt üyeliği suçunu ya da tek başına diğer bir suç eylemini oluşturmamakla birlikte, terör örgütünün veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya grupların hukuk düzeninin izin verdiği kimi faaliyetlerine, örneğin derneklerine üyelik, bağış, vakıflarına veya finansal yapılarına kaynak aktarmak, yayınlarına abonelik gibi, amaçlarının, değerlerinin, ideolojisinin benimsendiğini gösterir biçimde belirli bir devamlık ve yoğunlukta katılımı, bunların yardım suçunu oluşturmayacak biçimde desteklenmesiyle kurulan yakın bir bağı ve ilişkiyi ifade ettiği kabul edilmelidir.
Dolayısıyla bu şekilde bir bağının somut ve hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgelerle, dolayısıyla yargı yerince denetlenebilir olgularla ortaya konulması durumunda ilgilinin özel güvenlik görevlisi çalışma izni alamayacağı, almışsa izninin iptal edileceği açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden,  davacının özel güvenlik kimlik belgesinin dava konusu işlemle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz değerlendirildiğinden bahisle iptal edildiği, Mahkememizin 22/03/2019 tarihli ara kararıyla  bu verini dayanağına ilişkin açıklama yapılması, ilgili bilgi ve belgelerin ibrazının istenilmesi üzerine gönderilen belgelerde,  KHK ile kapatılan "Kaynak Holding bünyesinde faaliyet gösteren Sürat Kargo Loj. Ve Dağ. Hiz. A.Ş"nde kaydının olduğu bilgisinin gönderildiği, bu kez Mahkememizin 08/10/2019 tarihli ara kararı ile İstanbul Sosyal Güvenlik İl Kurumundan davacının hizmet cetveli ile çalışmış olduğu tarih aralıklarının gönderilmesinin istenildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'nın 05/11/2019 tarihli ara karar cevabı ekinde gönderilen bilgi ve belgelerden, davacının ilgili şirkette   14.12.2012-15.12.2012 tarihleri arasında (1) gün çalışan kaydı bulunduğunun belirtildiği, ancak hangi yönden ve ne sebeple iltisaklı olduğunun ne işlemde, ne de gizli belgede açıklanmadığı, bunun dışında  herhangi bir adli ve idari soruşturması bulunmadığı, bu haliyle genel olarak bir değerlendirme yapıldığında, davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla irtibat ve iltisakını, varsa katıldığı faaliyetin veya faaliyetlerin içeriği, yeri, zamanı ya da davacının sözü edilen nitelikteki hangi örgüt, yapı, oluşum ve gruplar ve bunların hangi üyeleriyle ilişkili, irtibatlı olduğunu hukuken kabul edilebilir, somut verilerle ortaya koyamadığı, bunun dışında davacının kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp, aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup, olmadığının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup, bulunmadığının mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanıp, değerlendirilmediği, davacı hakkında soruşturma veya ceza davası bulunmadığı, diğer yandan, her ne kadar davacının bir süre kapatılan kurum ve kuruluşta SGK kaydı bulunması nedeniyle terör örgütüne iltisaklı olduğu sebep olarak gösterilmiş ise de, konumu ve yaptığı işin niteliği itibariyle tek başına bu hususun güvenlik görevlisi olarak görev yapmasına engel ve hukuken geçerli bir nitelik taşımadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davacı hakkında açılmış soruşturma, kovuşturma veya kesinleşmiş bir mahkumiyet bulunmadığı gibi, söz konusu unsurlarla desteklenmiş ve somutlaşmış istihbari bilgiye dayanmadan, eksik ve yetersiz araştırma ve inceleme sonunda davacının çalışma özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 448,40-TL yargılama giderinin ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.362,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin kararın kesinleşmesinin ardından davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'ne istinaf kanun yolu açık olmak üzere 21/11/2019 tarihinde oybirliğiyle  karar verildi.

                        Başkan                                                         Üye                                                      Üye
 

Abdurrahman KONYAR

Özel Güvenlik Hakları

Özel Güvenlik Hukuk İşleri Bilgilendirme

 

HABERE AİT VIDEO



SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

yukarı çık